Kıbrıs Hala Sultan Koleji ve felaket tellalları

Abone Ol

1. yüzyılda ortaçağ zihniyeti devam ediyor.

Zihinleri ortaçağ karanlığında kalmış birileri İslam’ı referans alanlar üzerinde müthiş bir baskı oluşturmanın gayretinde.

İktidara “vurmak” adına veya farklı saiklerle kendilerince en ufak bir fırsatı dahi kaçırmamaya özen gösterenler ellerindeki cımbızla felaket tellallığını inatla sürdürüyor. Bu bir kısım medya (diğer bir deyişle bir avuç) en küçük bir olayda çay kaşığında fırtına/kasırga koparmanın derdine. Kendilerini Türkiye’nin tek sahibi ve tek hakimi görerek mobbingin dik alasını çağdaş/mülayim edasıyla yapıyorlar. Herkes adına karar vermeyi kendilerine bir hak görüyorlar.

Ülkemizdeki bu zihniyetin KKTC’deki uzantıları da Hala Sultan İlahiyat Kolejini hedef tahtasına oturtmaya devam ediyor. Okulu kapatılması için zoraki oluşturulan davanın olumsuz sonuçlanması o birilerini rahatsız etmiş. Bu güzide okulu karalamak için yeni yöntemler deniyorlar.

Aslında böyle güzide bir okul için emeği geçen herkese teşekkür etmek gerek. Araştırdığım kadarıyla öğrenci velileri de okuldan gayet memnun.

Değerli dostum Prof. Bilal Kemikli her ne kadar “Kıbrıs’ta senelerdir beklenen İlahiyat Kolejleri, adanın ilim ve irfanına zenginlik katacak… Nitelikli hocaları, gayretli öğrencileriyle adanın kültür hayatını zenginleştirecek. Adada temel hak ve hürriyetlere, eğitim fırsatı ve insani değerlere önemseyen anlayış umut verici.” dese de tıpkı 28 Şubat Türkiye’sinde olduğu gibi bir kesim despot bir yaklaşımla, “istemezük” mantığıyla KKTC’de yapılmaya çalışılan güzel işlere mani olmanın derdine düşmüşler.

Bu okulda milli ve dini değerlerin öğretilmeye çalışılması o “bir kısım” kişileri rahatsız ediyor. İlericilik ve çağdaşlık kisvesi altında çağdışı, gerici ve karanlık bir zihne sahip olanlar, ne yapılırsa yapılsın hiçbir şeyi beğenmezler.

Bu hususta KKTC’de bir yazı kaleme alan (ismini falan yazıp reklamını yapmayayım) birisi inanç ve fikir özgürlüğüne inandığını ama Hala Sultan İlahiyat Koleji’ni savunan ve benimseyen bir zihniyetin ise asla KKTC’de olmaması gerektiğini yazmış.

Yani ona göre kendileri gibi düşünmeyenlerin hak ve özgürlükleri olamazmış: “Kıbrıs’ın kuzeyinde ne imam, ne hoca yetiştirmeye ihtiyaç yoktur! Birileri, esasında bizim ihtiyacımız olmayan bir yaşam standardı istiyor da kendilerini rahat hissedecekler diye saygılı davranmaya lüzum yok!” deyivermiş. İslam inancını “dogma” olarak niteleyen bu güruha göre kendileri gibi olmayan ve düşünmeyenlerin KKTC’de ve dünyada yaşam hakları da yokmuş.

“Yükselen gericilik trendlerini kendi toplumumda, kendi ülkemde görmek ve yaşamak istemiyorum! Gelecek nesillerimizin bağnaz yetişmesini istemiyorum!” diyerek tüm KKTC adına söz söyleme hakkını kendinde bulmuş ve “Saygıyı geçtim, bu olguların adı kalmayacak!” diyerek sopa sallamaktan da geri durmamış.

Kendilerini eğitimci ve her alanda uzman gören bu azınlık istemese de dünya dönmeye devam edecek.

Kıbrıs’taki kardeşlerimiz de müsterih olsunlar. Onları baskı altına almaya çalışan karanlık zihinlilerin olduğu ortamlarda, her açıdan yanlarında olan dünyanın dört bir yanında kardeşleri de var.

(Hala Sultan olarak bilinen Ümmü Haram, Peygamberimize büyükannesi Selma tarafından akrabadır ve sütannesi Halime’nin kız kardeşidir. Kendisine teyze anlamında “halti” denilirdi, ifade zamanla Türkler arasında “hala”ya çevrilmiştir. Hala Sultan, Hicret’in 28. yılında, Hazret-i Osman döneminde İslam Ordularının ilk deniz seferi olan Kıbrıs seferine iştirak etmiş ve bu seferde şehit olmuştur.)