Keşke Türkiye’de muhalefet de halkın derdiyle dertlenseydi

Abone Ol

ürkiye eskiden beri gelir dağılımının oldukça bozuk olduğu bir ülke. AK Parti ile birlikte gelir dağılımında epey bir iyileşme sağlanmış olsa da henüz bu konuda istediğimiz yerde olduğumuz söylenemez.

Bir ülkedeki gelir dağılımının ne şekilde olduğunu öğrenmek için baktığımız ölçütlerden birisi Gini katsayısı. Bu katsayının 0 (sıfır) olması, o ülkedeki herkesin eşit gelire sahip olduğunu, 1 (bir) olması ise o ülkedeki tüm gelire tek bir kişinin sahip olduğunu gösteriyor. Yani, bir ülkenin oranı 1’e yaklaştıkça gelir dağılımı bozuluyor. 2000’li yılların başında bu oran ülkemizde 0.44 düzeyinde idi.AK Parti ile birlikte gelir dağılımında ciddi bir düzelme yaşandı ve 2014 itibariyle ülkemizde Gini katsayısı 0.40’ın altına kadar düştü. Fakat bu performans bizi “gelir dağılımı bozuk” ülkeler arasından çıkaramadı. Örneğin OECD ülkeleri arasında sadece Meksika ve Şili’nin Gini katsayısı bizden daha yüksek. Yine OECD ülkelerinin Gini katsayısı ortalaması ise sadece 0.31.

Gini katsayısı tabi ki gelir dağılımı hakkında bize çok fazla bir şey söylemiyor. Zaten bu kadar karmaşık bir şeyi tek bir rakama indirgemek de çok sağlıklı değil. Bu yüzden gelir dağılımını düşünürken başka ölçütleri de göz önünde bulundurmak durumundayız. Bu ölçütlerden birisi de nüfusun en zengin kesimlerinin gelir düzeyiyle en fakir kesimlerinin gelir düzeyini karşılaştırmak. AK Parti’nin gelir dağılımındaki performansınıda bu ölçütündaha iyi gösterdiğini düşünüyorum. 2000’li yılların başında Türkiye’de nüfusun en zengin yüzde 10’u, en fakir yüzde 10’unun ortalama 15 katı kadar bir gelire sahipti. Bu oran 2013 itibariyle 12 kata kadar düştü. Böylece bu ölçüte göre Türkiye; ABD, İngiltere ve Japonya’dan daha düzgün bir gelir dağılımına sahip hale gelmiş oldu. Fakat yine belirtelim, OECD ülkeleri arasında bu ölçüte göre de alt sıralarda kaldık. Bu ölçütün OECD ortalaması ise 10 kat.

Yine, gelir düzeyi düşük kesimlerin AK Parti iktidarında ekonomik büyümeden daha çok istifade ettiklerini görüyoruz. Öyle ki AK Parti iktidarında, geliri en az olan kesimler ekonomik büyümeden en çok faydalananlar olurken, geliri en çok olan kesimler ise ekonomik büyümeden en az faydalananlar olmuş. Yine, gelir düzeyi düşük kesimlerin (nüfusun en az gelire sahip yüzde 70’i) milli gelirden aldıkları pay AK Parti iktidarında artarken, gelir düzeyi yüksek olan kesimin (nüfusun en zengin yüzde 30’u) milli gelirden aldıkları pay azalmış. Halkımızın AK Parti’ye gösterdiği büyük teveccühün arkasında işte bunlar var.

Görüldüğü üzere AK Parti gelir dağılımında adaleti sağlama konusunda epey bir mesafe kat etmiş durumda. Türkiye AK Parti ile birlikte ciddi bir ekonomik büyüme sağlayarak milli geliri yaklaşık yüzde 50 arttırırken, bu ekonomik büyümeden gelir seviyesi düşük olan kesimlere daha çok pay vererek gelir dağılımını da epey düzeltti. Fakat yine de ülkemizde gelir dağılımı halen çok da düzgün değil. Gelir dağılımını 10-15 yılda tamamiyle düzeltmeye zaten imkân yok. Bu açıdan AK Parti’nin hakkını yiyemeyiz. Fakat daha iyisi yapılabilir miydi? İşte bu noktada AK Parti’yi yapıcı bir şekilde eleştirerek daha iyi sonuçları alabilirdik. Fakat 13 yıllık AK Parti iktidarında muhalefet AK Parti’yi gelir dağılımını iyileştirmekte daha hızlı davranmadığı hususunda eleştirmeyi bırakın, tam da gelir dağılımını düzeltmeye çalıştığı için eleştirdi! Yani AK Parti, solcu olduğunu söyleyen ama sadece zenginlerin sözcülüğünü yapan CHP’ye rağmen fakirlere milli gelirden daha çok pay verdi. Peki, CHP ne yaptı? Eğitimli ve zenginlerin kendilerine oy verdiğini, eğitimsiz ve fakirlerin de AK Parti’ye oy verdiğini söyleyerek övündü! Evet, aynen bunu yaptı. Halkımızı aşağıladı. O yüzden şimdi halkımız CHP’yi hiçbir şekilde samimi bulmuyor. MHP ile HDP de zaten bambaşka âlemlerde…

Türkiye’de bu açıdan hiçbir şekilde bir iktidar problemi yok. Fakat çok ciddi bir muhalefet problemi var. Keşke Türkiye’de muhalefet de halkın derdiyle dertlenseydi. Ne güzel olurdu!