Minicik bir kedinin minnet ile bakan gözlerinden daha etkileyici ve kavrayıcı kaç şey var dünyada? Ya da topallayarak yürüyen bir köpeğin acısını yüreğinde hissetmeyen var mı?
*
Çocukluğumuzun ilk resim denemelerinde değişmeyen tek figür, ağaçtı. Siz de benim gibi “en güzel” pastoral fotoğrafların ağaçla mümkün olduğuna inananlardan mısınız? Gözlerimizin önünde ağacın binbir türlüsünü ve binbir tonunu çizen BobRoss’un bu ülkedeki, sözde sanatçılardan daha popüler olması boşuna mı?
Bütün bu cümleleri şuraya bağlayacağım: Hayvan ve ağaç sevgisi olmayan insanın merhametinden, şefkatinden, yüreğinden; hatta daha kestirme söyleyelim, insanlığından şüphe ederim. Fakat…
Çevrecilerin, sosyal medya gayretkeşlerinin, fırsatçıların; hatta kimi siyasetçilerin, hayvan ve doğayı insanın üstünde tutmasından da rahatsızım. Bir defa insan, eşref-i mahlûkattır. Yani yaratılmış olanların en şereflisi, en kıymetlisi…
Yani hayvanı insana tercih etmek, yani insanlığın yararına bir projeyi, yatırımı, çalışmayı sabote etmek sevgi değil; ihanettir.
*
Köprü için, yol için, fabrika için, santral için pekâlâ ağaç kesilir; başka yere de misliyle dikilir. Hayvana sevgi için insana eziyet edilmez.
İngiltere’ye gidip “atlı polisler” ile selfie çekenlerin, faytona koşulan atlar için şikâyet etmesi ‘tutarsızlık’ değil mi?
Tartışılması ve savunulması gereken şey, atları turistik faytonlara koşmak değil; onları “bakımsız” bırakmaktır. Kontrol yapılması gerekiyorsa, onların sıhhî ve gıda ihtiyaçlarının yeterince karşılanmaması üzerine dertlenilmesi olabilir.
Öte yandan atlar, dünyanın her yerinde estetik bir turizm aracıdır. Konuyu dağıtmayalım; insan ve tabiat sevgisi herkese lazımdır. Ama yol, köprü, fabrika ve enerji de lazımdır.
Kıldan ince, kılıçtan keskin bu konu hakkında hassasiyet ve aklıselim ile yaklaşılması gerekiyor.
*
“Ağaç” diye bağıran bazı insanların yüzlerine baktıkça görüyorum ki; ellerine daha cinayet işleme fırsatı geçmemiş oldukları için aslında pek çoğu kendilerini ‘masum’ zannediyor.
Bu küçük talih ve kader meselesi yüzünden, insanların çoğunun sadece “ağaç” diyerek daha ahlâklı ya da iyi olduğuna inanmak zor.
Olsa olsa henüz cinayet işlemedikleri için biraz daha ‘aptal suratlı’ oluyorlar ve bütün aptallar gibi “iyi niyetli” gözüküyorlar. Çünkü yalnızca aptallar masumdur.
*
Özet olarak “keşke” mesele ağaç olsaydı. İktidar olma iştahı, iktidardan etme hevesi ile bir an için diğer her şey sustu ve ağaç bir daha eğildi, gövdesinden yükselen çatırtılar çoğaldı, budakları kırılıp dalları alta doğru sarkarak, insanların “riyakârlığı” karşısında baş aşağı kara toprağa devrildi.