Son üç haftadır yazılarımda kaybettiğimiz ve bize aktarılan olumsuz miraslardan bahsetmiştim. Bu olumsuz yetişme ortamlarından sıyrılıp dışımızdaki dünyayı yeniden keşfetmemiz mümkün.
Hayatımızı yeniden dizayn etmek için çok büyük çabalara gerekte yok zaten. Sadece bakış açımızı biraz daha genişletmeye ihtiyaç var o kadar.
Ailecek oturdunuz yemek yiyorsunuz. Salatanıza limon sıkma ihtiyacını hissetiniz ve limonu sıkmak için elinize aldığınızda, birkaç saniye durun ve elinizdeki limonu şöyle bir koklayın, içinize çekin. Göz ucuyla dizaynına bir bakın, küçücük bir fıçının içinde saklanan o muhteşem suya…
Çekirdeği salatanızın içine kaçmış olacak ama çoğu zaman dikkatimizi çekmeyecek bile. Ama bu sefer dikkatinizi lütfen çeksin. Hemen çekirdeği çıkarın ve onu peçete ile kurulayın. Sonra ona iyice bir bakın. Kocaman limon ağacını elinizde tutuğunuzdan habersiz olduğunuzu ne zaman fark edeceksiniz. Kocaman bir limon ağacının parmaklarınızın arasında olduğunu bir an düşünün.
Çekirdeğe kıymetli bir metaa gibi davranın. Çocuklarınızı ve eşinizi de yanınıza çağırın. Hayatlarından bir değişiklik olsun ilk kez. Farklı bir bakışla bakın. Örneğin elinizdeki çekirdeğin iki yüz gün sonrasını hayal edin. Değersiz der atarsanız bir çöp hükmündedir. Eğer değer verirseniz ve birazcıkta ilgilenirseniz çok değil iki yüz sonra odanızın bir köşesinde mis kokular saçan, dalında birkaç fıçıcık sapsarı limonla sizi karşılayacak olan bir limon ağacını hayal edin. Üstelik oda parfümü almanıza da gerek yok.
Şimdi neye karar verdiniz? Zahmete katlanmadan, uğraşa değer görmeden atacak mısınız? Yoksa çekirdekte ağacı görüp, yıllar sonrasını hayal edip ona gerekli değeri vererek bir saksıya ekecek misiniz? Eğer ekeceğim uğraşa değer diyorsanız işte o zaman hayatın akışına bir darbe vurdunuz demektir. İşte o zaman bir farklılık meydan getirdiniz demektir. Hem siz hem de ailenizin yaşamında. Bu gününüz dünden farklı oldu demektir.
Elinizde tuttuğunuz altın değerindeki çekirdeğin dışındaki beyaz kabuğunu çekirdeğe zarar vermeden yavaşça incitmeden soyun. Çünkü canlar incitilmez! Altında kahverengi ince bir kabuk daha var. Onu da incitmeden sıyırın ama nazik olun. Zarar görmesin elinizdeki nüve. Sonra bir peçete alın ve ıslatın onu. Çekirdeği içine koyup, üzerini peçete ile kapatın, ıslatın peçeteyi, nemli kalması için küçük kilitli bir poşet içine koyup, direk ışık almayacak sıcak bir yere kaldırın. On beş yirmi gün sabredin.
Bir gün ansızın bir misafiriniz olacak kilitli poşet içinde. Çimlenmiş bir limon çekirdeği, hayata sizinle başlamak için filizini vermiş. Onu alın ve saksıya dikin ailecek. Takip edin, güneş alan bir yere bırakın, kendi halince. Evinizin en küçüğüne görev verin, sorumluluk verin onunla ilgilensin konuşsun. Gün günü size gülümseyecek, sevginize büyüyen yaprakları, uzayan boyu ile karşılık verecek. Kollarını açar gibi yapraklarını size açacaktır.
İki yüz gün sonra ilk başta hayal ettiğiniz ağaç karsınızda odanızın bir köşesinde her akşam sizi bekliyor bulacaksınız. Sevginize, verdiğiniz emeğe bir gün dallarında limonları ile odanıza yaydığı mis gibi kokusu ile karşılık verecek. İlk limonunu nazikçe ve izin alarak ondan alın. Cömerttir, siz aldıkça o size yenisini verecektir, yıllarca. Şimdi sofranızda salatanıza kendi yetiştirdiğiniz ve size ait olan bir limonla tatlandırın. İki yüz gün öncesini, elinize limon çekirdeğini aldığınız o ilk günü hatırlayın, çöpe atmakla, dikmek arasında kaldığınız o kararsızlığı. Ve şimdi verdiğiniz kararın ne kadar doğru olduğunu. Elinizdeki limonla ona bakan en küçük evladınızı öpün ve onu tebrik edin. Onun yetiştirdiği ağaçtan ilk meyvesini daha bu dünya da yemenin lezzetini yaşayın.
İşte çocuklarımızda tıpkı bir limon çekirdeği gibi ne sırlarla dolu, onu anlar, yıllar sonrasını Hayel edip ona göre gayret ve çaba gösterir, onlarla ilgilenir, onları anlayabilir, birazda sabır gösterirsek. Daha dünyadayken bile meyvelerini toplarız.
Gelin bugün saksıya bir çekirdek ekelim. Hayatımıza bir değişiklik katsın. Olmaz mı?..