Öyle anlaşılıyor ki Trump yine bildiğimiz gibi.
Donald Trump, ABD'de satış yapamayacaklarını belirttiği BRICS üyeleri için "Gidip kendilerine başka bir 'enayi' bulabilirler." demiş ve gümrük tarifelerini yüzde 100 artırmakla tehdit etmiş.
Trump, karşısındakini “enayi” olarak gördüğü için onların da kendisini enayi olarak gördüğünü zannediyor tabii olarak.
Bu kibirli bakışın arkasında, onlarca yıla dayanan bir “dünya jandarmalığı” bakiyesi var kuşkusuz.
Fakat öyle zannediyorum ki söz konusu kibirli bakış, dünyadaki yeni gelişmeleri takip etmekten de uzak bir bakış.
Ya karşılarında gelişen Çin gerçeğinden habersizler -ki bu mümkün değil- ya da o güç karşısında, mezarlıktan korkan kişinin korkusunu yenmek için takındığı “şarkı söyleme” yolunu tercih ediyorlar.
Bölgesinde güçlenen hatta küresel bir oyuncu hâline gelen Türkiye’nin etki gücü de buna dâhildir.
ABD, gittikçe çok daha karmaşıklaşan birbirine bağlı küresel sorunlar yumağını “birlikte çözme” yolundan saparak asla çözemez; tabii dünya tarihinde insanlığın hiçbir zaman ortak hareket etmediği gerçeğini de bir kenara not etmek gerekiyor.
Fakat küresel sorunlar, sonuçları direnen ülkeleri de yok edebileceği için küresel iş birliği gerektiriyor.
Trump, sadece ABD’ye satılacaklara odaklanmış görünüyor.
Oysa onun dünyaya satacakları -kendisi için- alacaklarından çok daha önemli değil mi?
Hatta başkalarındaki atom bombaları onu da yok etmez mi?
Dahası iklim sorunlarını doğuracak çevre felaketleri, atıkların oluşturduğu kirlenme ABD için de ciddi bir tehdit değil mi?
Dolayısıyla Trump’ın, bu restleşmenin tek mağdurunun BRICS üyeleri olacağını varsayması ABD ve Avrupa için de çok yıkıcı sonuçlara sebep olacaktır.
Zira bir tarafta nükleer tehditlerin diğer tarafta gümrük tarifeli ekonomik uyarıların doğuracağı sonuçlar; araçların kötü niyetinden değil, insanlığın eksilen ve çürüyen değerleri yüzündendir.
ABD ve Avrupa’nın Rusya’ya yaklaşık üç yıldır uygulamadıkları engel/ambargo kalmadı.
Hakeza İran’a daha fazla bir süredir bunu yapıyorlar.
İstedikleri sonucu aldıkları ise çok tartışmalıdır.
Rusya ve İran ekonomisi sarsıldı belki ama Avrupa da sarsıldı.
Hatta Almanya’dan gelen son haberler; dağılan hükûmet ve 200 yıllık otomotiv devi Gerhardi Kunststofftechnik GmbH’nin resmen iflasıyla hem siyasi hem de ekonomik sorunların gittikçe derinleştiğine işaret ediyor.
Türkiye’nin tavassutu olmasaydı pandemi koşullarında Avrupa çok ciddi bir gıda krizi yaşayabilirdi ama bu tehlikenin kıyısından döndüler.
Daha sonra anlaşıldı ki ABD, arka kapıdan Rusya petrollerini almaya devam ediyordu.
Trump, “dünyanın diktatörü benim” havasıyla etrafa gözdağı vermeye devam ederse bir “diktatör ikilemi” ile ya kendi Dr. Frankenstein’ını doğuracak ya da paranoyak Tiberius’a kendini sevdirme çabasında olacaktır.
Her iki durumun sonucunda da acı çekecek olan sadece BRICS üyeleri olmayacağı gibi; Trump kendi kendini yok etmenin koşullarını yine kendi elleriyle inşa edecektir.
Ukrayna-Rusya Savaşı, Suriye’deki yeni gelişmeler, İsrail’in soykırımı ve sonuçları; kırılma noktasındaki dünya düzeninin en önemli işaretleridir.
Dünyanın en önemli medya forumlarından biri olan TRT World Forum’da da iki gün boyunca, kırılma noktasındaki dünya düzeninde yaşanan değişimler ve krizler, Sayın Cumhurbaşkanı’nın açılış konuşmasının ardından dünyadan önemli isimlerin aktardığı görüşlerle tartışıldı.
Sonuçlar, Trump’ın ne denli yanlış yerde durduğunu göstermesi bakımından da önemli.
Zira yapay zekâ, iklim değişikli gibi gerçekler ortadayken insanlığın kurtuluşu; toplumsal bağları zayıflatan kutuplaşmada değil, dayanışmadadır…
En azından eğer birlik olunmazsa Yuval Noah Harari’nin dediği gibi “İklim değişikliği, mükemmel çevre koruma tedbirleri benimseyen ülkeleri bile mahvedebilir.”
Umarım Elon Musk da aynı kibrin körlüğü ile malul olmaz.
Ve umarım Trump da bir “enayi” avından mutlu dönmeyi arzularken kendi enayiliğinin kurbanı hâline gelmez…