Vücudumuz yaşamını sürdürmek, hücresel düzeydeki yapım-yıkım ve onarım faaliyetlerini en iyi şekilde devam ettirmek için enerjiye ihtiyaç duyar. Bu enerji ayrıca, bütün sistemlerin birbiriyle en üst düzeyde iletişimi için de gereklidir.
Besinler, soluduğumuz havadaki oksijen ve içtiğimiz su hep birlikte hücrelerimizde belirli işlemlerden geçer. Bunlara genel olarak metabolizma süreçleri adı verilir. Bu işlemlerin sonucunda hücresel düzeyde elde edilen enerji, eş zamanlı olarak hücrelerimizdeki yapım-yıkım ve onarım faaliyetlerinde kullanılır. Bütün bu olaylar meydana gelirken, bazı atık ürünler de oluşur. Atık ürünleri hücreden ve genel olarak vücuttan hızla uzaklaştıran boşaltım sistemleri vardır.
Enerji gerektiği zaman, vücutta açlık sinyali oluşur ve buna bağlı yeme isteği gelişir. Ancak burada önemli olan nokta, beslenmede hücrelerin ihtiyaç duyduğu besleyici maddeleri vücuda almaktır. Besine benzetilmiş, muhtevasında hiçbir besleyici madde olmayan şeylerle beslenmek, vücudu gerçek anlamda beslemeyeceği gibi, gereken enerjiyi de sağlamaz. Hatta daha da kötüsü, vücuda besleyici maddeden ziyade atılacak madde almak, boşaltım sistemlerini ve karaciğeri daha fazla yorar. Çünkü karaciğer, vücudun ana temizlik ve detoks merkezidir.
Normalde besleyici içeriği zengin olan bir yemek yenirken, yaklaşık 20 dakika içinde beyine doyma sinyali ulaşır ve kişi bunu takiben doyma hissini yaşadığından yemek yemeği bitirir. Ancak bilimsel tabirle “junk food”, yani çöp besinlerle beslenmeye çalışan bir kişide, bu doyma sinyali bir türlü oluşmaz. Çünkü hücreler hala istedikleri ve ihtiyaç duydukları besleyici maddelere kavuşamamıştır. Raf ömrü olan, hazır paket ve katkılı besinlerle ve ayrıca fast-food türü yiyeceklerle beslenmek, vücudun ihtiyacı olan besleyici maddeleri içermediği gibi, vücudun toksik madde yükünü de arttırır. Dolayısıyla bu kişiler kendilerini sürekli aç hisseder ve yedikleri zaman da büyük porsiyonlarla aşırı yerler.
Sürekli aç hissetmenin diğer bir sebebi, diyet yapmaktır. Diyet yaparak, kısa sürede hızlı kilo vermeyi hedefleyenler, vücudu aslında kötü bir kısır döngüye sokarlar. Gerekenden az ve yetersiz beslenmek, vücudun daha fazla açlık sinyali göndermesine sebep olur. Bu sebeple diyet döneminden çıkan kişiler, kendilerini ziyafet sofralarıyla ödüllendirirler. Ve bu kısır döngüden bir türlü kurtulamazlar. Bilimsel çalışmalar, diyet yapanlarda iştahı düzenleyen hormonlarda meydana gelen değişimlerden (Ghrelin hormonu düzeyi yükselir) dolayı açlık hissinin arttığı gösterilmiştir. Sonuçta kişi kendini sürekli aç hisseder. Bu açlık duygusunun sürekli olması, kişide moral bozukluğu ve depresyon oluşmasına da yol açar.
Yazarın web adresi: www.emineakin.com