Başkalarının dayattığı değil kendi planladığını gündemini takip etmek-edebilmek sanıldığından da önemli. Epey zamandır hep başkalarının bize dayattığı gündemlerin peşinden gitmek durumunda kaldık.
Çoğu zaman kendi planladığımız gündeme, bırakın uygulamayı, göz ucuyla dahi bakamadık. Tamamen olmasa bile pek çok şey normalleşmeye başladı. İşte tam da bu noktada bizi arzu ettiğimiz geleceğe taşıyacak şeylerin hayata geçirilmesi daha büyük önem kazanmaya başladı.
Geçen haftaki yazımda “Seçim bitti ve bir aksilik olmazsa 2019’a kadar ufukta bir seçim görünmüyor. Artık herkes kendi asli işine dönmeli” demiştim. Zaten hemen herkesin bunu arzu ettiği de bir sır değil. Kişi her ne işi yapıyorsa o işi hakkıyla yapmasının gerekliliği bugün daha da önemli hale geldi.
Siyaset ve politika toplumdaki herkesin meşgul olması gereken alanlar da değildir. İdeallerinizi hayata geçirmenin çok farklı yöntemleri de mevcuttur: Öğrenci yetiştirmek, gazetecilik yapmak, değişik sivil toplum kuruluşlarında görev almak, ticaret bu farklı alanların başlarında aklıma gelenler. Tam da bu noktada 1985’te yaşadığım bir hatıra aklıma geldi.
Polatlı Ekspres gazetesini kurduğumuz dönemde (1985-86) çeşitli kişilerle görüşüp akıl danışıyorduk. O dönemde DPT’de çalışan Fehmi Koru’yu da makamında ziyaret etmek için Hasan Erbay ile birlikte Başbakanlık yeni binaya gitmiştik. Fehmi Koru, Devlet Planlama Teşkilatı’nın İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği Bölümü’nde Yusuf Ziya Kavakçı (Erzurum İslami İlimler Akademisi eski Dekanı – Merve Kavakçı’nın babası) ile aynı odayı paylaşıyordu.
Fehmi ağabeyi beklerken Yusuf Ziya Kavakçı ağabey bizim maksadımızı dinledi ve bastı bize fırçayı: “Ne işiniz var gazetecilikle, Fehmi gibi siz de akıllanmayacak mısınız? (Milli gazeteden ayrılmasını kastediyordu… Yakamda olan Ankara İlahiyat rozetini de görünce) Gidin öğrenci yetiştirin, Kur’an kursu açın, dershanecilik, kitapçılık yapın, yurt vs. ile ilgilenin, yayınevi kurun” babından bir fırça attı. Sinirli bir eda takınmış ve yüksek perdeden nasihat etmeye devam ediyordu. Yaklaşık neredeyse yarım saate varan bir seansın ardından “Şimdi söyleyin bakalım, gazetecilik hususunda hala ısrarcı mısınız?” diye çatık kaşla ciddi ciddi sordu. Biz de ıkına sıkıla “Evet… Biz gazetecilik hususunda kararlıyız inşallah” deyince, “Ben sizi denedim, maksadım baskı altında niyetinizin değişip değişmeyeceğini görmekti. İnşallah yıllar sonra da sizleri gazeteci olarak görmek isterim” deyince derin bir “Oh!” çekmiştik. Ufak tefek fasılalarla da olsa bu alanda olmanın çabasını sarf ediyoruz. Ne kadar başarılı olduğumuzu ise Allah bilir.
Şu anda önemli olan herkesin ideallerini öyle veya böyle hayata geçirmek için adımlar atmasının gerekliliğidir. Hiçbir şey bir eyleme geçmeden gerçekleşmez. Kim hangi alana kendini yönlendirirse o alanda en iyisini yapmak için çaba harcamalı. Başkalarının size dayattığı değil kendi gündeminizi takip etmelisiniz.
Hemen herkes başka alanda faaliyet gösterenleri suçlamadan (aynı alanda faaliyet gösterenler de), aşağılamadan, hakir görmeden, dünyanın kendi etrafında döndüğü zehabına kapılmadan faaliyetini sürdürmeli. Tecrübeler yok farz edilmeden, hiçbir alan bir diğerinden daha değersiz değil inancıyla, her şeyin yerli yerinde olmasına ihtimam göstererek yoluna devam etmeli. İnancım odur ki ihlâsla çıkılan yolda Rabbim şerleri hayırlara tebdil eyler. İdeal yerine çıkarı, adalet yerine gücü öncelemeden yolumuza devam etmeliyiz.
Gönlünüzden güzellikler eksik olmasın, dostça ve sevgiyle kalın.