Vasat bir Müslümanın asla prim vermeyeceği sapık herifin teki, yine dinden imandan haberi olmayan seküler yobazlara dert oldu. Oda TV ekibi ile kurduğu yakın ilişkiler, kahkahalı ziyafet sofraları deşifre olan bir -güya- din figürü…
Yine, şaibe ağlarıyla kendine uyduruk bir ‘’post’’ ören, kuşandığı cehalet cübbesini derviş hırkası diye pazarlayan, ehl-i sünnet itikadından habersiz ‘’kültür Müslümanları’’nı etrafına toplayan şerefsiz bir yol kesici; İslâm’ın hakikatinden nasiplenmemiş binlerce ahmağın elinde İslâm’ı hedef alan bir silaha dönüştü.
Tarikat, tekke, dergâh nedir; buralarda ne talim edilir; şeyh kimdir; şeyhlik vazifesine nasıl layık olunur; bir şeyhin vâkıf olacağı ilimler kaç çeşittir; âlim olmayandan şeyh olur mu; şeyhlik bir saltanat biçimi midir; ipini koparan şeyh olabilir mi vesaire vesaire…
Kitaplık çaptaki bu sorulara usulünce cevap veremeyecek tipler, yine aşağılık bir şaklaban üzerinden -güya akılcı- din eleştirilerine soyundu.
Ara parantez olsun:
Bu çok bilmişlerin en çok övündüğü mesele ‘’FETÖ’ye düşmanlık’’tı malumunuz. Oysa düşmanlıklarının temel sebebi öngörülü birer aydın olmaları değil; doğrudan din karşıtlığı, cahilliklerinden ötürü FETÖ’yü gerçek bir cemaat sanmalarıydı. İş dine ihanetin yanında vatana ihanete gelince, bir anda FETÖ’yle ortak ideallerin peşinden konuşmaya başladılar gerçi. Neyse ayrı konu, dağılmayalım.
Kendi kısa aklını put bellemiş inatçılara laf anlatmak vakit kaybı gibi geliyor bir yerden sonra.
‘’Bir delil ile kırk âlimi yendim, kırk delil ile bir cahili yenemedim’’ buyuran zirve dehalar boşuna konuşmuyor.
O halde; bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen bu nasipsiz güruhun ideolojiye göre yanıp sönen ahlâk sinyallerine çevirelim biz başımızı…
Hiç çekinmeden, bu ahlâk sefillerinin, kadına şiddet ve çocuk istismarı bahislerine değişken şartlara göre nasıl ikiyüzlü yaklaştıklarına değinelim. Susmayalım. Solcu ve Kemalist pelerinlerle kendi dünyalarının kahramanı olan bu onursuzların; solcu ve Kemalist çevrelerden çıkan sapıklıklara nasıl sustuklarını konuşalım. Sosyal medyada rakı pozları keserek ilerici ve aydın olunacağını düşünen yetersizlerin; kadına şiddet ve çocuk istismarı konularında alkolün oynadığı rolü neden kabul etmediğini açıkça sorgulayalım mesela. Eşini döven bir TV spikerinin, üstüne M. Kemal süveteri geçirdiği için nasıl ‘’halkın sesi’’ kalabildiğini düşünelim. PKK’lı tecavüzcülerin propagandasını yapan sözde sanatçıların, laik kafalarca nasıl savunulduğunu anlamaya çalışalım. Ne bileyim; CHP-HDPKK ortaklığında resmi makamlar üstlenen tecavüzcülerin, çocuk tacizcilerinin neden korunduğunu irdeleyelim iyice…
Zira bunları dillendirmezsek; bilmem kaç sene önce ‘’dindar’’ etiketli bir vakıfta, kendine ‘’ateist ve devrimci’’ diyen bir öğretmenin çocukları taciz etmesini, senelerce ‘’Müslümanlar işte böyle tecavüzcü’’ diye reklam eden şerefsizler arsızca kudurmaya devam edecek. Fakat diğer yandan,eğitim misyonunu ‘’Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı gençler yetiştirmek’’ şeklinde ifade eden bir vakıf okulundaki pedofili skandalına utanmadan susacaklar. Atatürkçü ve özgürlükçü medya organlarında, Atatürkçü ve özgürlükçü sapıkların rezaletlerinin örtbas edilmesini her zamanki gibi sindirecekler…
Hoş, bizim için şerefsizliğin ideolojisi olmaz, şerefsiz şerefsizdir.
Ama gel de anlat bunlara…