İskilipli Mehmed Âtıf Hoca…
Âtıf Hoca, İskilip’in Tophane köyünde doğdu.
İlk tahsilini köyünde yaptı.
İstanbul’a gelip medrese tahsili yaptı.
1902’de icazet alarak Darü’l-Fünun’un İlahiyat Fakültesi’ne girdi.
1903’te fakülteyi bitirip Fatih Camii’nde Ders-i Amm olarak kürsüye çıktı…
31 Mart vakasından sonra Sinop’a sürüldü. Oradan Sungurlu’ya gönderildi ve daha sonra yanlışlık olduğu söylenerek serbest bırakıldı…
İttihat ve Terakki üyeleri, Âtıf Hoca’nın okul ve medresede talebeler tarafından sevilmesinden, yaptığı sohbetlerin tesirlerinden rahatsız olmuşlardı…
Kendisinden kurtulmak için Şeyhülislâm’a sürekli şikâyet mektupları yazıyor, bu da yetmezmiş gibi onu yakından takip ettiriyorlardı…
Âtıf Hoca da İslam’a bağlı örnek bir şahsiyet olarak zulümlü dönemin sıkıntılarından payını alıyordu. Sürgün ve hapis…
Âtıf Hoca’nın yazıları en çok Beyanü’l-Hak, Sebilü’r-Reşat, Mahfel mecmuaları ile Alemdar gazetesinde çıkmıştır. Sebilü’r-Reşat mecmuasında Mehmet Âkif, Bediüzzaman Said Nursî, Ahıskalı Ali Haydar, Eşref Sencer Kuşçubaşı ve Eşref Edip ile istişarelerde bulunurdu…
Özellikle Mehmet Âkif, İskilipli Âtıf Hoca’yı çok sever; ilmini, gayret-i diniyyesini ve ahlâkını takdir eder ve ayrılırken onu “biraderim” diyerek kucaklar ve alnından öperek yolcu ederdi…
Âtıf Hoca arkadaşları ile “Teâli-i İslâm Cemiyeti”ni, 1920 yılında ise Mustafa Sabri Efendi, Mustafa Saffet Efendi ve Bediüzzaman Said Nursi ile “Müderrisler Cemiyeti”ni kurdu.
Âtıf Hoca makaleleri yanında yazdığı kitaplar ile de sahasında otorite kabul edildi. 12 Temmuz 1924’e kadar 9 kitabı çıkmıştı. O gün neşredilecek kitabının adı ise “Frenk Mukallitliği ve Şapka” idi. Âtıf Hoca kitabında özetle “Gayrimüslimi taklit şeriat nazarında caiz değildir.” diyordu.
***
Şapka Devrimine itiraz edip karşı çıktığı için idam edilen alim ve fazıl bir şahsiyettir O…
Mahkeme kayıtlarında; “Frenk Mukallitliği ve Şapka adındaki bir kitabı yazdığı ve muhtelif bölgelere göndererek halkı isyana teşvik ettiğinden dolayı İstanbul’da 7/12/1341 (1925) tarihinde tevkif edilen Fatih dersiamlarından Hoca Atıf…”
Ülkedeki ‘Batılılaşma’ hareketine karşı “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eserini 1924’te yazar…
Kitapta, Batı’nın iç yüzünü çevresindekilere anlatıyordu…
Daha sonra yeni bir kanunla vatandaşlara ülkeden kovdukları İtalyanlardan üç gemi dolusu satın aldıkları şapkaları giyme mecburiyeti geliyordu.
Buna halk ve ulemadan büyük tepki geldi.
İnsanlar başına şapka takmadığı için katlediliyordu.
İskilipli Atif Hoca yazdığı Frenk Mukallitliği isimli kitabı bahane edilerek tutuklandı.
Giresun istiklal mahkemesinde yargılanarak suç bulunamaması nedeni ile İstanbul’a gönderildi.
Ancak bir süre sonra yeniden tutuklandı.
26 Aralık 1925’te arkadaşları ile beraber 13 kolluk kuvveti gözetiminde Ankara’ya gönderildi. 26 Ocak 1926 Salı, ünlü Ankara istiklal mahkemesinde yargılandı.
Savcı, İskilipli Atif Hoca için 3 yıl hapis cezası istedi.
Mahkeme müdafaa için bir gün sonraya bırakıldı.
Ertesi gün mahkeme reisi Kel Ali, müdafaa yapmaya gerek görmeden İskilipli Atıf Hoca için alınan kararı açıklar: İDAM, Yani ŞEHADET…
İskilipli Atif Hoca vakarla ve dudağında ayetlerle gittiği idam sehpasında şunu söylüyordu: “Zalim ve katillerle elbette mahşer günü hesaplaşacağız…”
Âtıf Hoca son gece sabaha kadar müdafaa yazdı, bir ara uyuyakaldı.
Uyanır uyanmaz müdafaasını yırtıp çöpe attı.
Kendisine bu davranışın sebebini soran Darendeli Hafız Hüseyin Kihtir’e şunu anlattı: “Hafızım, Efendimiz’i (sallallahu aleyhi ve sellem) rüyamda gördüm ve bana şöyle seslendi: ‘Âtıf, ne oluyor? Nedir bu müdafaa sevdan? Bize gelmek istemiyor musun?'”
Âtıf Hoca idam edildikten sonra, yıkanmadan ve cenaze namazı kılınmadan Mamak Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi…
Âtıf Hoca’nın Mamak Kimsesizler Mezarlığı’ndaki kabri, uzun gayretler sonunda 2004’te bulunmuş ve bu mezarda yatanın kendisi olduğu DNA testi ile belirlenmiştir.
Sonra da kemikleri İskilip’e nakil edildi…
***
İskilipli Âtıf Hoca’yla ilgili olarak Üstad Bediüzzaman’ın talebelerinden Merhum Mustafa Sungur Ağabey şunları söylüyor: “Büyük Doğu dergisinde İskilipli Âtıf Hoca’nın başına gelenleri anlatan yazıyı Üstad’a okuyordum. Bir ara baktım Üstad gözyaşlarını siliyordu. Bir zaman, Üstad’ın ziyaretine Abdulmecid Efendi diye birisi gelmişti. Parmaklarında hiç tırnak yoktu. Üstad bunun sebebini sordu: ‘Âtıf Hoca hakkında soruşturma yapılırken hepsini çektiler’ dedi. Bunun üzerine Üstad hıçkırıklarla ağladı.”
Üstad Necip Fazıl’a göre İskilipli Âtıf Hoca, Türk engizisyon sürecinin adalet kisvesi altında işlediği cinayetin çarpıcı örneklerinden biriydi…
Nureddin Topçu ise hâdiseyi, “İskilipli Âtıf Efendi yazdığı bir kitap yüzünden idam edilmiştir. Âtıf Hoca gibi Esat Erbilli ve Müftü Ali Rıza Efendi, millete gözdağı vermek ve sindirmek için zulmen idam edildiler. 27 Mayıs 1960 askerî darbesinde başbakan asanlar İstiklâl Mahkemesi’nin yanında yunmuş yıkanmıştır” cümleleriyle anlatmıştır.