Kaybolan bağlar, yalnızlaşma ve sanal kalabalık

Abone Ol

Önümüzdeki yıllar şaşırtıcı sarsıntılara ve çok büyük zorluklara gebe. Bunların kimileri yeni, kimileri çok eski görünecek. Pek çoğu da beraberinde daha önce coğrafyamızda görülmemiş ikilemler ve zor seçimler getirecek. Bu durum yakın zamanda yaşanmaya başladı ve genç olanların daha çok hissedebileceği, onların ruh ve fikir dünyasını biçimlendireceği kesin.

Gençlerin kendi yolunda giden küçük, sıradan hayatlarını baştan çıkaracak tehditlerin var olması, onları “toplumsal yalnızlık” eşiğine itmekle kalmayıp bu yalnızlığın getirmiş olduğu olumsuzluklar ile birlikte intihar kavramını gençler için alternatif olarak sunmakta. Çok geriye gitmeye gerek yok, Batı’ya baktığımızda intihar oranının gençler arasında yaygınlaştığı ve bu yaygınlaşmanın varlıktan ileri geldiğini araştırmalar bize göstermektedir. Türkiye olarak bizimde gençlerimizi sarmaya başlayan bu yaraya tuz basmak bir insanlık vazifesidir. Peki, bu gençliğin/toplumun akıl ve zihin sağlığını kimlerle, ne zaman konuşacağız? Şahsım, cebimde taşıdığım ve en büyük silah olduğuna inandığım kalemimi bunun için kullanmak istiyorum.

Geçenlerde İstanbul Üniversitesi’nde okuyan bir genç kardeşimiz üzerinden meseleyi irdeleyecek olursak, sanıldığının aksine bu genç arkadaşımız yokluk yüzünden intihar etmedi. Atmış olduğu tweetleri incelediğimizde ciddi bir sanal kalabalığı olan lakin gerçekte toplumsal yalnızlığı zirve yapmış bir genç arkadaşımızdı. Öyle ki bu gençler sanki yakanın ucundaki bir düğme ve sanki yakanın diğer ucuna kimse ilik açmamış gibi karşılıklarının olmadığını düşünmektedirler.

Bedenlerimizin sürekli gözetim altında olduğu dünyamızda, kocaman bir yalnızlığın ruhlarımızı doyuramaması bu çağın en büyük olumsuzluğudur. Bu çağ, talep ettiği hızı, yarışı ve güçlü olanın ayakta kalması beklentisini karşılayamayan herkesi bir yalnızlığın insafına terk edip ölüme gönderenlerle dolu bir çağ.

Toplumsal değişime müsait bir çağ, bu çağ. Bu sebeple fikri ve yaşamsal derinliği genç nesle kim aktarırsa o düşünceyle birlikte yeni bir tür ortaya çıkıyor. Çünkü, genç biraz da bindiği dalı kesen, hikayesinin sonunu kendi elleriyle değiştirmeye kalkandır. Roller değiştirerek yaşama tutunamaya çalışan, girdiği kabın şeklini alan, ayakları yere basmayan fikirleriyle bir anda yerin dibine yani intihara gidendir genç.

Çözüm basit aslında, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bulunan çalışma ofislerine yeni bir ofis eklenmeli. Gençlik Çalışmaları Ofisi gibi… Aslında adının ne olacağı çokta önemli değil, önemli olan gençliğin kendini bulabileceği, çalışmalar içerisinde kendine yer edinebileceği bir ofis olmalı bu. Ancak bu şekilde düşünüp inşa edeceğiz… Diğerleri mi? Diğerleri laf-ı güzaf…