Medyanın gündem belirleme, siyasetçilerin ise gündem değiştirme kuramları, Frankfurt, Chicago, Birmingham gibi iletişim ve dil bilimlerinde ön plana çıkan üniversitelerde çokça tezin konuş olmuş, bunlarla birlikte yüzlerce ilim ve bilim adamının kitaplarında yer bulmuştur. Ancak, aydın demiyorum. Batı ve Türkiye litaratüründe aydın, karanlığını savunucu, birkaç süslü İngilizce kelime bilen, fevri çıkışlar yapan, aykırı davranışlar sergileyen ve soylu edasındaki “İnsan demeye” bin şahit aranan kimselerdir. Hâlbuki aydın, ilim güneşinin girmediği her bölgeye giren, fitnenin zuhur ettiği yerde akilliğini gösteren, bataklıkları kurutan insan tipidir. Ne yazık ki, bu tanıma uyan kişilerin sayısı 10 parmağı geçmez. 1990 İran-Irak Körfez savaşı itibariyle medyalaşma evresine geçen kitle iletişim araçları, insanlara ne düşünmesi, neyi okuması, neleri konuşması, ne giymesi, hatta ne yemesi gerektiğini rızasız rıza üretimiyle dayatan, Jean Baudrillard’a göre insanları şeyleştiren aygıtlardır. Medyanın gündem belirleme teorisine en yatkın ülkelerden biride Türkiye’dir.
Ellerimizi bağladılar
Türkiye yıllarca Ortadoğu’da elde edeceği kazançları, ekonomik büyümeyi, anayasal reformları, sosyolojik rehabilitasyonurahmetli Erbakan hocanın “Bir kısım” medya diye tabir edilen kimi zaman cuntacıların, kimi zaman Hiram ustanın çıraklarının, sabatay beyaz Türklerin, Albert Pike’ın, tapınakçı Manziniye yazdığı mektubunda belirttiği beynemilel güçlerin boyunduruğundaki tetikçi gruplar yüzünden geciktirmek zorunda kaldı. Her birinde baltalandı. 5 yıldır olduğu gibi bugünde dünyanın gündemi Suriye.Bir yandan ülkelerinden kaçan 4.5 milyar masum, 300 bini aşkın katledilen, anne, bebek, kardeş, diğer yanda ise kendisini 3. Nikolay olarak gören hastalıklı ideolojiye sahip Putin, diktatör Esed ve İslam dünyasında Şii’lik şemsiyesini kullanarak kan döken ve bunula birlikte Pers İmparatorluğu hayalini kuran İran bloku var. Ve tabi, terör örgütlerinin ocağı olan ABD’yi de unutmayalım. Bunca saldırıya, maddi kayba rağmen dünyaya insanlık dersi veren, Bayırbucak Türkmenleri ve devrimcilerin onur mücadelesini destekleyen bir Türkiye var.
Oyun çok büyük
Türkiye, Suriye ile ilgilenirken, söz konusu blok, senin Suriye’de ne işin var diye soruyor? Sen PKK ile ilgilen, ülkende terör var diyor. Sözde Akademisyen bozuntuları devleti katliam yapmakla suçluyor. Mecliste koltukları işgal eden bedeni seçilmiş, fikri teröristler özyönetim zırvalamasına kapılıyor. PKK’nın Suriye kolu PYD’yi silahlandıran ABD’nin Başkan Yardımcısı kahraman ilan ediliyor, selfie yarışını giriliyor. Türkiye’yi aba altından sopa gösterecek diye kutsanıyor. Türkiye’yi birleştirecek ve yükseltecek (İttihat ve Terakki) CHP, bir portrenin peşine düşüyor. Baş milliyetçi Bahçeli ise 21 Kasım’dan bu yana Türkmenler için ağzını bile açmıyor. Bayırbucak, düştü düşüyor. Türkmenlere soykırıma uğradığında katliam selfiesi çekmeye var mısınız? PYD, Kürdistan’ı kurduğunda Salih Müslim’i kahraman ilan eder misiniz? Putin’in büstü odalarınız da var mı? Tarih hiçbir haini ya da kahramanlığı unutmaz. Yapacaklarınızı onurunuza bırakıyorum. Bilin isterim ki, gün bizim günümüz.