Karınca yuvasına dönmeli!

Abone Ol

Geçtiğimiz günlerde Nazif Tunç’un yönettiği Karınca filmine Esenler Belediyesi tarafından gala gösterimi gerçekleştirildi. Bağımsız film ya da festival filmi diye nitelendirilen sanat değeri yüksek filmlerin izleyiciyle daha fazla buluşmasını sağlayan bu tür etkinliklerin sinemaya soluk aldırdığını düşünüyorum. Öyle ki Karınca filminin gala gösteriminde Türk sinemasının önde gelen birçok yönetmen ve oyuncusunu da görmek çok sevindiriciydi. Türk Sineması’ndan Yılmaz Atadeniz, Yüksel Aksu, Mustafa Kara, Murat Pay ve Vildan Atasever gibi önemli isimler filmi izlemek için Esenler’deydi.

Karınca filmi, iyilik niyetiyle yaptığı yardımın, istenilmeyen kötü sonuçlara yol açacağını öğrenen orta yaşta bir adamın, hatasını telafi etmek için giriştiği ölümüne mücadelenin hikayesi… Nakliye kamyonunda uzun yol şoförü olan Şemsi, yolda önüne çıkan Fidan adındaki genç kızı İstanbul’a iyilik olsun diye götürüyor. Olaylar bu noktadan sonra kopuyor. Fidan’ın terör örgütü tarafından kullanıldığını ve ailesinin kızlarının peşinde olduğunu öğrenen Şemsi terör eylemi gerçekleşmeden Fidan’ı bulup yuvasına götürmek, ailesine sağ salim teslim etmek ister.

Filmin senaryo örgüsüne baktığımda çağımızda Türk sineması adına son dönemde çekilebilecek en iyi toplumsal gerçekçi hikayelerden biri olduğunu düşünüyorum. Toplumsal gerçekçiliğin ana kaynağı içerisinde yaşadığımız topluluğun kılcal damarlarından geçen konuları yakalamak olduğunu hatırlamak gerekir. Bu açıdan Karınca hep dillendirdiğimiz ama kültür sanatın enstrümanlarıyla pek dile getiremediğimiz terör örgütlerinin gençleri kullanıp ardında gözü yaşlı anneler bırakması mevzusunu ele alışıyla ustaca bir iş çıkarmış. Senaryo aşamasını üstlenen Halit Karaata ve Nazif Tunç yine çok konuşup beyaz perdeye aktaramadığımız Diyarbakır annelerini de unutmamış.

Filmin senaryosu kadar görüntüleri de çok başarılı. Yönetmen Nazif Tunç birçok filmini uluslararası anlamda süslüyor ve bu filminin görüntü yönetmenliğini Kazak Yerkinbek Ptyraliyev’e vererek farklı bir lezzet yakalamış. Başrolde oyuncu Halit Karaata’nın usta oyunculuğu parlarken diğer oyunculuklarda bazı duygu problemleri dikkat çekiyor. Filmin birkaç festivale kabul edilmeyişinde Milli Sinema ve İrfani Sinema diye nitelendirilen sinema akımına yakın oluşunun etkisi olduğunu düşünüyorum. Festivallerdeki açık olmayan durumların yerini acilen şeffaf yönetimlere bırakmasını diliyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu konuda denetleyen bir rol üstlenmesi de masada olabilir.

Filmin sonunda gerçekleşen söyleşide Neml Suresi’nden esinlendiğini ifade eden yönetmen ve yapımcı Nazif Tunç, Sinema hayatım boyunca ya Kur’an kıssalarından ya da peygamber hadislerinden film yapmakla görevli saydığını ve bu filmin de Neml Suresi’ndeki 16-17-18. ayetlerden esinlenerek perdeye aktarmaya çalıştığını ifade etti. Kur’an-ı Kerim’deki 6 sure hayvanların adıyla anıldığını ve bunların hikmetleri olduğunu da söyleyen Tunç, bu serinin devamının geleceği müjdesini de vermiş oldu.

Film ve geceye dair söylenecek çok fazla şey var muhakkak. Yalnız Türk Sineması adına Usta Yönetmen Yılmaz Atadeniz’in filmin sonundaki kuyu sahnesini ve filmin dilini övmesi bende biraz da tarihe tanıklık ettiğim için heyecan uyandırdı. Dilerim bu tür filmler ‘Karınca’nın ateşe su taşıması misali kalplerimize ferahlık versin. O ya da bu sebeple yuvalarından koparılan ‘Karınca’lar da artık ailelerine dönsün.