Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan Karadeniz’de keşfedilen doğal gazın 710 milyar metreküpe ulaştığını açıkladı.
Karadeniz’deki keşif yapılana kadar tüm Türkiye’de tespit edilmiş rezerv sadece 4,2 milyar metreküptü.
Yani bir diğer deyişle Karadeniz keşfiyle Türkiye, bir çırpıda o güne kadarki keşfettiği gazın 170 katı kadar bir gaz rezervine kavuştu.
Tüm bu keşfin bugünkü toplam piyasa değerinin 1 trilyon dolar olduğu açıklandı.
Karadeniz gazı Mart 2023'te Türkiye’de kullanılmaya başlanacak. İlk evredeki günlük 10 milyon metreküp olacak üretim miktarı 2026 yılında projenin ikinci fazının devreye alınmasıyla 40 milyon metreküpe ulaşacak.
Bu, Türkiye’nin tükettiği gazın 1/3’ünü kendi kaynaklarından karşılaması demek. İleride muhtemelen Karadeniz’de ve Akdeniz’de yapılacak keşiflerle bu oran daha da yükselecek.
Keşif, ekonomik getirinin ötesinde en büyük katkıyı Türkiye’nin enerji güvenliğine yapacak.
Zira Ukrayna krizinin bir kez daha gösterdiği gibi ne kadar ucuz olursa olsun enerjide dış kaynaklara bağımlılık hem dış politika açısından hem de ekonomik açıdan telafisi mümkün olmayan zararlar doğuruyor.
Örneğin bugün genel olarak AB özel de ise Almanya Rusya’ya enerjide bağımlı olmasının bedelini çok ağır ödüyor.
Türkiye son 20 yıldır böyle bir senaryo ile karşılaşmamak için enerjide çok yönlü bir politika takip etti.
Her şeyden önce yerli kaynaklar yeterli olmadığı için ithalatta tek bir kaynağa bağlı kalmamak için kaynak çeşitlendirilmesine gidildi.
Doğal gaz boru hatlarına ek olarak LNG santralleri devreye alınarak esnek bir ithalat politikasının önü açılmış oldu.
Diğer taraftan rüzgâr, güneş, jeotermal, kömür, nükleer, hidroelektrik gibi yerli veya yenilenebilir enerji kaynakları yatırımları hız kazandı.
Tüm Avrupa nükleerden ve kömürden çıkarken Türkiye’nin bu iki alana da yatırım yapmış olmasının kıymeti bugün daha iyi anlaşılıyor. Zira tüm Avrupa Ukrayna krizinin etkisi ile bu politikalardan vazgeçmek zorunda kaldı.
Türkiye aynı zamanda gerçekleştirdiği TANAP, TürkAkım, BTC gibi boru hatları ile doğusu, kuzeyi ve güneyindeki zengin hidrokarbon kaynaklarının Avrupa’ya ulaşmasında transit bir ülke haline dönüştü.
Bütün bu gelişmelerin yakın gelecekte Türkiye’yi enerjinin fiyatının belirlendiği ve ihraç edildiği merkez bir ülke hâline getirmesi çok olası.