Türkiye ve ABD’den güvenlikli bölgeyle ilgili farklı açıklamalar gelirken, koalisyon güçleri Atme’de, Afganistan, Somali ve Irak’ta yaptıklarının aynısını yaptı. “Terörle mücadele” adı altında IŞİD bahanesiyle diğer farklı grupları vurdu ki, bu onların politikaları için yeni bir şey değil. Burada atlanılmaması gereken nokta, Türkiye’nin İncirlik üzerinden Suriye’de ve içeride sıkıştırılmaya başlandığıdır.
Koalisyon ya da başka dış güçlerin Suriye’ye müdahalesi, sorunu çözmekten ziyade daha da derinleştirir. Bu nedenle Türkiye ve İran’ın başını çekeceği bölgesel bir ittifak, Suriye meselesinde anlaşabilirse bu daha fazla kan dökülmesini engelleyebilir. Ancak bu şu an mümkün gözükmüyor; fakat imkansız da değil.
İlkesel olarak dış müdahaleye karşı olduğumun tekrar tekrar altını çiziyorum. Mesele gerçekten “Esed’siz bir Suriye” olsaydı, ABD başta olmak üzere uluslararası güçler, muhalifleri sembolik olarak değil gerçekten silahlandırırdı.
Türkiye’yi belki Suriye meselesi üzerinden ilgilendirecek en önemli gelişme, Kandil -YPG ve peşmerge hattında yaşananlar olacak.
Tahminlerime göre; ABD, uzun vadedeki stratejileri gereği, Kandil’i PKK’dan arındıracak, yerine ise İran Kürdistan Demokrat Partisi’ni (KDP-İ) yerleştirecek. Çünkü ABD, gerek İran gerekse Kandil’e güvenmediğinden bu hamleyle hem İran’ın hareket alanını kısıtlamak hem de bu ülkeyi dizginlemek isteyecek.
Peki, Kandil’den çıkarılan PKK militanları nereye gidecek?
Suriye’ye kaydırılacaklar. PKK militanları, böylece YPG üzerinden temizlenmiş, uluslararası anlamda da “terörist” etiketi kalkmış kişiler olacaklar.
“Eğer Türkiye’de Çözüm Süreci tekrar başlar ve rayına oturursa, PKK silahı nereye bırakacak” sorusu da YPG üzerinden halledilmiş olacak.
“Suriye’de buna uygun atmosfer var mı? Esed buna ne der” derseniz, Ramazan’ın 20’sinde PKK ve Esed’in Savunma Bakan Yardımcısı arasında imzalanan protokole bir dönüp bakmak gerekiyor. Protokol, Kandil’in boşaltılmasını söylemiyor; ama uzun vadede bölgede asayişin de PYD’ye nasıl bırakıldığını net şekilde gösteriyor.
“Güvenli bölge ve kanton” tartışmaları süredursun, yakın zamanda ABD, Suriye-Türkiye sınırına, YPG hakimiyetindeki alanlara peşmergeleri yerleştirmeye başlarsa hiçbirimiz şaşırmamalıyız. Haseke’de hükümet villalarında kalan 250-300 kişilik ABD kuvvetleri, yakın zamanda bu çalışmaları bitirmiş olurlar. Bu hamle başarılı olursa, sınır Türkiye’nin de itirazları göz önünde bulundurularak peşmergeye teslim edilir ve Türkiye de sınır üzerinden kontrol edilmiş olur. Hem PKK hem de Türkiye, peşmerge üzerinden ortak bir noktaya getirilir.
Bu mümkün mü değil mi, zaman gösterecek. Ama şu an Suriye’de paylaşım savaşı yaşanırken, PKK’nın ısrarla Türkiye’de silah patlatmasının mantıklı bir açıklaması yok! Oysa PKK, Türkiye’de kendiliğinden silah bırakmış olsaydı belki de HDP, CHP’nin oluşturduğu boşluğa oynayacaktı. Hükümet PKK’nın bu hatasını gördü ve affetmedi. Ancak hükümetin, HDP’yi güçlendirmesi gereken yerde dışlamaya çalışması doğru bir yaklaşım değildir.
Bütün bunlar planlanırken ABD, IŞİD’le mücadele üzerinden İncirlik’i kullanıma soktu. Türkiye’nin de bir tehlikeyi iyi görmesi ve politikasını ona göre şekillendirmesi gerekiyor. “Radikal” olarak isimlendirilen; ancak AK Parti’nin hatırına ses çıkarmayan birçok örgüt, Suriye’de Atme gibi sivil katliamlara verilecek tepkilerin, bu örgütleri de hareketlendirebileceğini görmeli ve üs meselesini yeniden düşünmelidir. Böyle katliamlar gelmeye devam ederse bu AK Parti’nin gerek İslam coğrafyası gerekse dindarlar üzerinde oluşan “ümmetçi” tablosunu yerle bir edebilir.