Tamam, yürüyen merdivenlere ters bindin, ‘İnsanlık halidir, dalgınlık, yorgunluk, herkesin başına gelebilir...’ dedik.
Mersin’i Güneydoğu’ya taşıdın, ‘dil sürçmesidir’…
“Hiç kimse unutmasın...” diye başladığın cümlenin başını unuttun; “Hattı müdafaa yoktur, hattı müdafaa yoktur, hattı müdafaa yoktur…” cümleyi önündeki notlara bakarak tamamladın…
İstiklal Marşı’nın ilk kıtasının ilk satırını unuttun yahu; “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alçak…”
“Bakın değerli arkadaşlar Çorum aynı zamanda ciddi ihracat yapan ülkedir…” Çorum’u ülke yaptın…
Tam onu unutacakken, çıktın, “Konya zengin bir ülke her açıdan bakıldığı zaman...” Konya’yı ülkelerinin arasına kattın.
Şu cümleni Altılı Masa’da anlayabilen çıktıysa ben susuyorum;
“Trakya’nın en güzel ilçelerinden illerini, ilerini ilçelerini barındıran bir Trakya’da en güzel ilçelerinden, illerinden birisi Trakya ve ilçeleri…”
“Cesaret edip diktatör bozuntusuna, ‘arkadaş sen tarafsızlığını koruyacaksın’ diyemediler. Koca koca hakimler diyemediler. Bu ülkenin Yüksek Seçim Kurulu söyleyemiyorsa, kimse cesaret edemiyorsa, kim cesaret edecek; Allah’tan korkmayan biz cesaret edeceğiz…” sözlerin vardı evlere şenlik…
“Emperyalistlerin analarının sütünden emdiği sütü, memelerinden emdiği sütü burunların getiren bir partidir CHP…” deyişin vardı partine şenlik…
Tam ezan okunurken konuşmana ara verecek hassasiyeti gösterecektin, ezanla Cuma salasını karıştırdın…
“Namussuz siyasete evet diyeceksin, halkına hesap veren siyasete…” dedin seni alkışladılar.
“Kimliği siyaset konusu yapmayız, inancı siyaset konusu yapmayız, Allah’tan korkarız her şeyden önce, kuldan utanmasak bile…” dedin genel başkanlığını sorgulayan çıkmadı.
Yetmedi, “Hiçbir Allah’ın kulu çıkıp da 7 Haziran sonrası CHP iyi bir politika izledi diyemez...” dedin partililer sus pus…
Başörtüsü hakkında konuşurken, “…O işin sınırı da yok… Bugün türbanla birisi de diyecek ki ben peçeyle gelmek istiyorum. Bir başkası diyecek ki çarşafla gelmek istiyorum…” dedin.
Aynı yerde aynı zamanda başörtüsüne, “…Bir metrekarelik bez parçası…” diyerek ciğerindeki yarayı ortaya koydun.
Verdiğin sözlerini tutmayacağını meydanlarda “…Öyle Sayın Başbakan gibi söz verip sözünün arkasında duran bir insan değiliz biz…” diyerek haykırdın, seni baş tacı yaptılar.
Gel bakalım Bay Kemal…
Seni şimdi haline, endamına, encamına bakmadan koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı adayı yaptılar öyle mi?
Şair, mütefekkir, aksiyon adamı Üstad Necip Fazıl Kısakürek hakkında, “Hani diyor ya, şair galiba, şair Necip Fazıl…” diyerek ömrü hayatın boyunca Türk şiirinin en büyük şairini tanımadığını, bilmediğini gösterdin…
İpucu vereyim; Kaldırımlar şairini…
Necip Fazıl’ı bilmeyen, Nazım Hikmet’i bilebilir mi?
Şair, mütefekkir, aksiyon adamı Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i bilemeyeni bizim orada bırak Cumhurbaşkanı adayı yapmayı, ortaokuldan, liseden mezun etmezler Bay Kemal…
Necip Fazıl severler sana asla oy vermeyecek… Gerçek Nazım Hikmet severlerin dahi oyunu alamayacaksın…
Şiirden, sanattan, tarihten, coğrafyadan, Türkçeden, ekonomiden sınıfta kaldın…
Otur bakalım Bay Kemal…