Kalbimi kırma, kalemini kırma, köprüleri yıkma…

Abone Ol

Sen biriciksin, eşsiz ve benzersizsin, aynada gördüğün sen bile sen değilsin o kadar özelsin, hiçbir zaman senin bir benzerin bir daha var olmayacak.

Sen, O’nun sonsuz isimlerinden bir isimsin.

Şu gördüğün âlemde (kâinatta) her ne var ise hepsi tıpkı senin gibi biricik, eşsiz ve benzersiz.

Hiçbir gül başka bir güle benzemez, hiçbir insan başka bir insana benzemediği gibi.

Hepimiz, bütün benzersiz ve biricik varlıklar, şu biricik âlemde, hep birlikte var olduğumuzu, hayat bulduğumuzu unutma. Aslında birliğin biriciklikten doğduğunu unutma.

Çünkü hepimiz ve her şey, biricik olan, eşsiz ve benzersiz olan yaratıcının bir kelamı bir eseriyiz.

Varlık içinde kötü ve abes olan bir şey yok.

Kötülük ve abesliklerin tamamı bir vehimden ibarettir.

Onun için ‘hüküm’, ‘hikmet’ ile vehme indirilmiştir.

Aslında güneşin battığı/doğduğu yok.

Güneşin doğup batma vehmi bizim dünyada bulunuş olma hikmeti ile alakalıdır. Dünyada bulunuşumuzdan dolayı vehmimize, bir sabah, bir öğlen, bir ikindi, bir akşam ve bir yatsı ölçüsü vurulması gerekti…

”Yarattığı her şeyde mevcut olan şer’den hayr’a,

Geceyi karanlık kapladığında ortaya çıkan şerr’den,

Düğümlere üfleyenlerin şerr’inden,

Haset ettiği zaman, haset edenin şerr’inden, sığınmamızı buyurur, ‘hüküm’ koyan ‘Aydınlığı’ (Felak) ‘Öğreten’ (Rabb/mürebbi) ”

Anla ki, birliğimiz hayır’dadır ve şerr ayrılıkta yatmaktadır.

Bizler murad ettiklerimizle birlik oluruz ya da ayrılığa düşeriz. Hidrojen ve oksijen aynı murad üzere oldukları için birlikte oldukları zaman su olur, hayat olur. Muradları ayrılmak olduğunda şerr ortaya çıkar, biri yakar biri yanar.

Kalb; muradın vatanıdır, doğduğu yerdir.

Kalem; doğanı, hayat bulanı yazan akıldır.

Kalbden kalbe, gönülden gönüle kelam denilen bir yol, bir köprü vardır.

O yüzden kalbimi kırma, kalemini kırma, köprüleri yıkma, birlik yerine ayrılık doğar, sonra hayr yerine şerr doğar.

Abes ve kötü olan, asli şeyler değil, izafi şeylerdir.

Abes olan, kötü olan, bir ağacın gölgesi gibidir.

Elbette gölgenin varlığı, asli olan ağacın varlığına bağlıdır.

Parmak Ay’ı gösterdiğinde, parmağa takılıp kalma, parmak, Ay’ı gösteren bir ayet, bir işaretten ibarettir.

Afakımızda (dış dünyamızda) ve enfusumuzda (iç dünyamızda), parmak gibi hakikati işaret eden nice ayetler vardır.

Kitap, bu ayetlerin sözlüğü, anlama kılavuzudur.

Elçiler, şer’den hayr’a, ayrılıktan birliğe yönelmenin kılavuzlarıdır.

Elçiler; bütün biricik ve benzersiz sen’lerin, başka başka isimlerdeki ‘Rabb’lerinin ismi azamıdır.

Elinde tuttuğun şu cevizin, içinde devasa sonsuz ceviz ağacını barındırdığını bilmen için görmen gerekmediğine müdrik olursan eğer, beni anlarsın, kendini anlarsın vesselam…