Kahrolsun senin teröristin, yaşasın benim teröristim

Abone Ol

Teknik olarak herhangi bir terör örgütü kanlı bir eylem yaptığında terör örgütünün kadrolu personeli dışında kalan siviller arasında “oh ne güzel oldu” diye sevinen insanlar olabilir mi?

Olamaz…

Yok.

Peki kim bu sevinenler ve hangi mekanizmayla sevinebiliyorlar?

Sistem şöyle çalışıyor:

Ben Erdoğan’dan nefret ediyorum. Temsil ettiği siyasi görüşün iktidarda olması beni çileden çıkartan üst düzey bir işkence. Bir katil geliyor ve bir insanı öldürüyor. Katilin öldürdüğü insanın kaldırıma yayılan kanı benim iktidarda olan düşmanım için ters bir durum oluşturuyor mu diye sorarım. Büyük ihtimalle ona zarar veriyordur. O dakikadan itibaren artık katilin kim olduğu ve ölen insanın kim olduğu önemini yitirir. Önemli olan o kanın nasıl satılacağı, o kanın nasıl siyasi bir argümana dönüşeceğidir.

Benim katilim mutlaka haklıdır. İktidardaki nefret ettiğim Erdoğan, benim katilimi insan öldürmek zorunda bırakmıştır. Ben aslında barış isteyen; ama mecburen adam öldürmek zorunda kalan bir kahraman olurum ve bu yaptığıma direniş denir.

İlk akla gelen PKK mı? Kusura bakmasınlar ama PKK, bu sistemle yürüyen binlerce yıllık insanlık tarihinde ancak iğrenç bir ayrıntı olarak kalır.

MİT TIR’larından silah çıktığında mühimmat listesi yayınlayan Cumhuriyet gazetesinin histerik manşetini hatırlayalım. Devlet çok kötü bir şey yapmıştı. Türkmenlere silah göndermişti. Bana göre şükredilmesi gereken bu durum, Cumhuriyet gazetesine göre skandaldı. Peki şimdi aynı soruyu tekrar soralım: HDP’li belediyelerin kamyonlarında PKK’nın mühimmatları niye skandal değil?

Çünkü yaşasın benim teröristim, kahrolsun senin teröristin.

İkinci soru olarak, PKK ne zaman Cumhuriyet’in teröristi oldu diye mi sormalıyız. Hayır!

Doğru soru; PKK niye Cumhuriyet’in teröristi oldu?

Erdoğan ve AK Parti’den nefret ediyorlar. Dikkat buyurun, beğenmiyorlar, yanlış buluyorlar, eksik buluyorlar demiyorum. Tam olarak nefret ediyorlar. Bu sebeple Erdoğan ile mücadeleleri, meşru yollardan değil. Nefret meşru bir his olmadığı için mücadele yöntemleri de meşru değil.

Siyaset, muhalefet, reddiye, karşı argüman, gösteri, kitap, analiz, antitez gibi meşru mücadele yollarının hiçbirini tercih edemezler. Niyeti meşru olmayanın amelide meşru olmaz. Ellerindeki tek geçer yol, herhangi bir terör örgütünün yaptığı kanlı eylemlerin ortaya saçtığı kanı alıp onunla duvarlara algı yönetimi sloganları yazmak. Bu sebeple, IŞİD, PKK, DHKP/C, Boko Haram, İran Hizbullah’ı hepsi aynı odadaki birbiriyle rekabet eden yaramaz kardeşlerdir. Hangisi ne yaparsa yapsın, ortaya çıkan kan, nefret ettiğiniz Erdoğan’a saldırmak ve yıpratmak için işe yarabilir.

Asortik söylenişiyle asimetrik savaş, sokaktaki söylemiyle ters köşeden vurmak bu işte.

Ne yapılmalı?

Yedi adım.

1) İletişim. 2) İletişim. 3) İletişim. 4) İcraat. 5) İletişim. 6) İletişim. 7) İletişim.

1) Niye yapıyoruz? 2) Nasıl yapacağız? 3) Ne zaman yapacağız?

4) Yaptık.

5) Nasıl yaptık? 6) Yapmasaydık ne olurdu? 7) Bir daha yapar mıyız?