Hazırlayıcı sebepler (devam)
Özellikle batılı filmlerde, insan öldürmenin, hırsızlık yapmanın, aldatmanın ve her türlü kötülüğün nasıl yapıldığını detaylarıyla öğrendik. Bunları aratmayacak derecede biz de, insanı canlı canlı toprağa gömen, sürekli aldatan, küfürlü konuşan insanları sanki toplumun çoğunluğu böyleymiş gibi gösteren diziler ve filmler çektik. Bunlar tertemiz zihinleri ifsat etti ve artık her türlü olaya rastlar olduk. Bu dizi ve filmlerde yaşananlardan dolayı sebebi olan fakat muhatabı olmayan öfkeler taşır olduk. Bu da bizim tepki eşiğimizi düşürme ve en yakın sebebe yansıtma riski taşır.Anne babalar kullandıkları dil ve üslupla çocuklarına “Sen değersizsin, iyi bir çocuk değilsin” mesajı vererek, fikirlerine önem vermeyerek, şikâyetlerini ciddiye almayarak, üstelik bir de şiddet uygulayarak, “Sen daha iyi bir muameleyi hak etmiyorsun” algısını oluştururlar. Bu da kendilerini iyi davranışlara lâyık bulmayı, nitelikli insan gibi davranmayı ve karşısındakinden de beklemeyi en aza düşürür çünkü kendilik algısı bozulmuştur.
Bu hazırlayıcı sebepleri daha artırmak mümkün fakat biz burada keselim.
Ortaya çıkaran sebepler
İnsan yaşadıklarını taşır, üretir ve iletir. Kaydettiklerimiz ise bizde mayalanır, ortaya çıkmak için zemin bekler. Okumanın ve öğrenmenin az olduğu ortamlarda ağırlıklı olarak dinlemek ve anlamaya çalışmak yerine, kendisini ifade etmeye çalışmak ve bunu yaparken de bağırır, kırıcı ve incitici sözler söyler. İnsan düşünerek davranmak ve yaşamak için okursa, dilini ve halini düzeltmek için öğrenirse, velhasıl kendisini daha iyiye doğru sevk etsin diye ilme sarılırsa, ortaya kendisini her an daha iyiye kanalize etmiş, özgül ağırlığı yüksek bir insan profili çıkar. Bunun aksi olursa, şu anda hayatımızda olduğu gibi, kendisini haklı görme ve haklılığına olan inancı derecesinde de karşısındakine istediği gibi davranma refleksi içine girer. Çünkü ilmin ilk tezahürü edep ve haddini bilmektir. Biz ilimsiz kaldık, algımız bozuldu. İlimsiz kaldık, dilimiz bozuldu. Allah’a (c.c) değil kişilere baktık, düşüncelerimiz bozuldu. Bozulmuş sistemle yola aldıkça ciddi iletişim kazaları, duygu israfları, sataştığımız kişinin kendisi ile ve bizimle iletişimini bozma ve daha ilâve edilebilecek pek çok zarar oluştu. Devamında ise, “Ben buyum, beni değiştirmeye çalışma, işine gelirse” cümlesi kuruldu. İbni Arabi; “İnsan bedeni bir memlekettir. Eğitilirse medeni olur, eğitilmezse ormana döner ve ormanda orman kanunları geçerli olur” der. Bu söz, terbiyenin önce kendimizi eğitmek için olması gerektiğini ifade eder.
İnsanı aşağılayan, yok sayan, dinlemeyen, anlamaya ve hak vermeye yanaşmayan, toplum içinde rencide eden ve yaşam kalitesini düşüren her türlü, söz, baskı, tutum ve davranış; insanın içinde öfkenin birikmesine sebep olur. Sonra da bir damla ile bardak taşar. Bazıları da öfkelenmenin sebebi ne olursa olsun, hakkı olduğuna inandırılarak büyütülür. Neticede, bir durumu değerlendirirken, öfkelenmenin bir iki tık öncesi hesaba katılmalıdır değilse öfke sebebi asla anlaşılamaz ve çözüm üretilemez. İlâveten öfke sorunu yaşayanların büyük çoğunluğu da, vaktiyle çok zarar görmüş insanlardır.
Sürdürücü sebepler
Nasipse devamı var