Hayatımız, seçtiğimiz kadındır.
Hayat, doğru bildiğini yanlış yapma yeridir. Ve biz, kadınları hep geç öğreniriz.
Bir erkeğin düşünsel becerileri, estetik geçmişinasıl olursa olsun, hayatta bulunduğu kat, içine doğduğu kattır, bellediği ilk kadının, annesinin onu bıraktığı kattır.
Eğer giyim zevkinin olmadığı bir yerde doğduysanız, giyim zevkinin gelişmiş olduğu bir yere sizi ancak bir kadın götürebilir.
Çok güzel sofraların incelikleri ve muhabbetleri ile büyüdüyseniz, incelikli sofraların bulunduğu yere sizi götürecek olan da yine bir kadındır.
Hayatınızda var olan kadın değiştiğinde, değişen sadece bir kadın değildir, hayatın neredeyse hepsi değişir, bir başka dünyaya, bir başka âleme geçersiniz, orada ·her şey· artık farklıdır. Dinlediğiniz şarkılar, okuduğunuz kitaplar,
yediğiniz yemekler, gittiğiniz yerler, görüştüğünüz insanlar, hatta giydiğiniz elbise bile değişir.
Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz, bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz, esprili bir kadına rastlarsanız espriniz, zeki bir kadına rastlarsanız zekânız gelişir; yeni huysuzluklar, kaprisler, kavga nedenleri, acılar da öğrenirsiniz.
Hayatınız, seçtiğiniz kadındır. Bir kadın değil bir hayat seçersiniz çünkü.
Ama kadını anlamak gerekir… Virajları çok, noktaları sağlamdır kadının.
Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman generaline “Hayatını bağışlarım ama bir şartım var” der. “Kadınlar hayatta en çok ne ister? Budur bilmek istediğim.” Eğer kelleni kurtarmak istiyorsan bana bunun yanıtını getir der.
General bu zor sorunun cevabını aramaya başlar. Kafdağı’nda cadının birisinin yanıtı bildiğini öğrenir.
Günlerce at koşturur, cadıyı bulur ve sorar: – Kadınlar hayatta en çok ne ister?
Bu çirkin ve korkunç cadı yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur cinsten değil…- Evlen benimle. O zaman öğrenirsin ancak istediğini der…
General bu zor ve çetin teklifi kabul eder ve doğru yanıtı alır almaz Harun Reşit’e gider;
“Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister!”
Harun Reşit, Generalin hayatını bağışlar,
Verdiği sözü yerine getirir ve cadı ile evlenirler. İlk gece general bakar ki, bu çirkin ve korkunç cadı karanlık odada dünya güzeli bir kadına dönüşmüş.
Cadı başlar anlatmaya;
“Benim kaderim böyle. Günün yarısı çirkin, diğer yarısı güzelim. Geceleri seninle beraberken mi güzel olayım, yoksa sen gündüzleri dışarıdayken mi diye sorar?”
General düşünür ve cevaplar;
“Sen bilirsin, kararı kendin özgürce ver !”
İşte o dakika korkunç ve çirkin cadı sonsuza dek güzel bir kadın olarak kalır.
Bu öyküden alınacak dersler;
Kadınlar çoğu zaman kendi sınırları içerisinde özgür iradeleriyle hareket etmek isterler.
Kendi dünyalarında özgür iradesiyle hareket eden bir kadın her zaman daha güzeldir.
Özgürlük elbette bireyin, nefsi duygularını istediği gibi yaşaması değildir.Bilakis onu yaratanın istediği gibi yaşamasıdır.
Hz. Muhammed (s.a.s) şöyle buyurmaktadır:
“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür”.
“Erkeğin kendindeki güzelliği görmek için bakabileceği yegâne ayna kadındır.”
“Kadınlarınızla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sabredin. Hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir.”
“En hayırlılarınız, kadınlarına hayırlı olanlardır.”
“İmanca en olgununuz, ahlâkça en güzel olanınızdır. Ahlâkça en güzel olanınız, kadınlarına iyi davranandır.”