Doktor bıçağına, hoca muskasına pazarlık etsek te, etmesek te biliyoruz ki vakti saati gelince hepimiz bir gün mutlaka öleceğiz. Çünkü ölüm hepimiz için mukadderdir… Ve esasen hakikate değebilen Müslümanlar için ölüm zinhar bir son değil, bilakis yeni bir başlangıçtır.
Ahiret için bir köprü, bir geçiş kapısıdır.
Kimin ne zaman öleceğini bizler bilemeyiz onu ancak Allah bilir. Hem bizler çok iyi biliyoruz ki ‘’Hasta yatan ölmez eceli yeten ölürmüş…!’’
Kıymetli dostlar, ‘’Ölümden sonraki hayatı en çok düşünen, bu dünyada iken en çok hazırlık yapandır.’’ Lakin düşündünüz mü hiç şu fani dünyada, ‘’niye o zaman hiç ölmeyecek gibi ve deli gibi yaşıyoruz.’ Yoksa her defasında şu bir türlü terbiye edemediğimiz ve kölesi olduğumuz nefsimize mi yenik düşüyoruz acaba ne dersiniz?
Henüz hayatta iken ‘’ölmeden ölmeyi’’ yani toprak olmayı hiç düşündük mü acaba? Bu kutsal vazgeçişin hakkını teslim edip gerçekten bunu becerebilir miyiz ne dersiniz? Şu dünyalık istek ve enaniyetlerimizden, makam ve mevkilerimizden, o kaldırım kabadayılıklarından, ihtiras ve unvanlarımızdan kurtulup ‘’Yokluğun dayanılmaz hafifliğini de hissederek’’ arınıp, adam gibi ölebilir miyiz?
Lakin bakın bilesiniz ki bu arınma yolunda; acıyı bal eyleme var, çile ve cefa var, açlık var uykusuzluk var, sukut var, yalnızlık var…
Ha bide Allah’a teslim olup ta kavuşmak için tebdili mekân etmemize engel, eşikte bekleyen bir saniyesine bile hükmedemediğimiz doyumsuz bir nefsimiz var…
İnsanın dünya meşgalesi, asıl maksadını unutturmamalıdır. Asıl maksat, zengin olmak, şan şöhret sahibi olmak değil, bilakis Allah’ın rızasını ve ahiretini kazanmaktır.
Yüce Allah, insanoğlunu kendisine kulluk etmesi için yaratmış ve kimin daha iyi kulluk ettiğini denemek için de imtihan yeri olan dünyaya göndermiştir. Allah Teâlâ, yaratılış gayesine uygun davranarak imtihanda başarılı olan kullarını mükâfatlandırarak onları cennetine koyacak ve orada hesapsız lütuf ve ihsanlarda bulunacaktır.
Bir gün Eflatun’a sormuşlar:
“İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir’’ diye?
Eflatun tek tek sıralamış:
“Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler.
Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.
Ama sağlıklarını geri almak için para öderler…
Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar.
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibide ölürler.”
Eflatun’u şaşırtmaya devam eden bizler için anladım ki “ölmeden önce ölmek’’ gerçekten çok zor zanaatmış be kıymetli dostlar… Lakin “vicdanların hızla karartıldığı ve ötekinin icat edildiği’’ bu âdem denizinde öleceksek te bir kere ölelim değil mi? Hem kaç kere ölür ki insan? Adam gibi ölelim ve Hak yolunda ölelim…