John Luther’ı beklerken…

Abone Ol

İngiliz BBC kanalının yaptığı ve bu sayfada daha önce ayrıntılı olarak tahlil ettiğimiz dizi film “Luther”, iki yeni bölümle yeniden karşımızda.

Dördüncü sezona ait bu bölümlerinin ilki dün akşam yayınlandı. İkincisinin de gelecek hafta (22 Aralık Salı akşamı) yayınlanacağı duyuruldu.

Pek çok manada parmakla gösterdiğimiz bu muazzam işin yeni bölümlerini nicedir dört gözle bekliyorduk. Fakat biz, Türkiye’deki İngilizce bilmeyen Luther izleyicileri, ilk bölümü muhtemelen birkaç gün daha beklemek durumundayız. Zira, “diziperver” gençlik arasında da, yabancı dizileri eşzamanlı yayınlayan yerli televizyon kanalları arasında da nedense pek ilgi görmüyor Luther. “Mecburen”, hemen hepimizin malumu ve fakat burada zikredemeyeceğimiz yöntemlere başvuruyoruz Luther’ı izleyebilmek için. “Doğal olarak” gündemimizdeki soru, bir süre daha: “Altyazısı çıktı mı?” (DVD’sini edinmeyi ben de isterim ama 2016 Ocak’ında piyasaya sürüleceği duyurulan DVD’de Türkçe altyazı seçeneği olup olmayacağı meçhul; daha önceki sezonların DVD’sinde yoktu mesela. O yüzden “mecburen” ve “doğal olarak.”)

Bu tatsızlığı daha sonra konuşuruz veya konuşmayız. Luther’a dönelim…

Dün televizyon sayfasında “mini-dizi”lerin mahiyetinden bahsetmiştik. İlk sezonu 2010’da yayınlanan Luther da bir “mini-dizi.” 60 dakikalık bölümler halinde ilk sezonu 6, ikinci ve üçüncü sezonları ise 4’er bölüm olarak yayınlandı. Bir sezon daha devam edip etmeyeceği meçhulken mevzubahis dördüncü sezon da çekildi. Öte yandan, dizide Jonh Luther karakterini oynayan İdris Elba, Luther’ın yeni maceralarına istekli, ancak asıl odaklandıkları şeyin ondan bir film yapmak olduğunu söylemiş.

Luther’ın bizim için kıymeti, çok güçlü bir karakter hikayesi olması ve zaman zaman tökezlese de olay örgüsünün karakter(ler) üzerinde çok belirgin, çok şaşırtıcı, çok önemli izler bırakmasında (Öyle ki, aşağıda da göreceğiniz üzere, normalde 5 üzerinden yaptığımız puanlama sisteminde, Luther’daki karakter yapısına 6 vermiştik.) Fakat hatırlatmakta fayda var, karmaşık bulmacaların ve zeka oyunlarının yoğun olarak görüldüğü diğer polisiyelerden farklı Luther. Bu yüzden henüz izlememiş ama izlemeye istekli olan dostları bu yönde bir beklentiye sevk etmek istemem. Luther’ın karşılaştığı davalar da zorlu davalar; fakat dizi ekibi, başka yerlerde zeka gösterisi şeklinde gördüğümüz çözümlerden çok, bu davaların ve çözümlerinin karakter(ler) üzerindeki etkisine yoğunlaşmayı tercih etmiş. Genel olarak sinema ürünlerine “içinde ne kadar insan varsa o kadar iyidir” diye baktığım için, benim de tercih ettiğim bir tarz bu (Bu yüzden House M.D. dizisi en tuttuğum dizilerin başında geliyor. Bu yüzden çok tuttuğum Sherlock’un en çok üçüncü sezonunu tutuyorum.)

Diğer teferruatlar aşağıda… Daha önce, geçen Haziran’da Luther’la ilgili yaptığımız bu dosyayı, yeni bölümlerinin yayınlanacak olması vesilesiyle bir daha paylaşalım istedim. Hala izlememiş de izleyecek olan dostlar, öncesinde veya sonrasında bu notlara göz atarlarsa iyi olur diye düşünüyorum.

Bir not: Şahsi araştırmalarımdan netice alamayınca, o soruyu konunun uzmanı olarak dostum Muhammed Uyar’a ben de sordum, “Bu İdris Elba Müslüman mı?” dedim. Muhammed, müstakbel James Bond olarak gösterilen İdris Elba’nın, babasının Müslüman olduğunu, fakat kendisini “İslam’ı yaşamayan biri” olarak tanımladığını söylemişti.

Mevzubahis yeni bölümleri izledikten sonra yeniden buradayız inşaallah.

NASİPSE BİRKAÇ

HAFTA SONRA BİR GÜN: SHERLOCK HOLMES VE

JOHN WATSON’I BEKLERKEN…

——–

Luther (Ortalama puan: 4,2)

Luther, günümüzde geçen bir hikaye. Dedektif John Luther işinde de, sosyal hayatında da, kendiyle başbaşa kaldığında da sorunlu bir adamdır. Bir tarafta işler yolunda gider, ama o tarafta işlerin yolunda gitmesi öbür tarafta probleme neden olur. Bir tarafta zuhur eden problem, öbür taraftaki krizin çözülmesine yol açar. Böyle devam eder.

Fikir: 3

Klişenin klişesi bir fikir, “sorunlu polisin dramı…” Fakat, mevzubahis polisin kanun-adalet ayrımına kafayı takması ve buradaki çarpıklıkların da zorlamasıyla insani durumlara yönelmesi, nihayet vakaları bu yolla çözmesi Luther’ın artı puanı.

Karakter: 6

Luther’ın en iddialı olduğu bahis karakter bahsi. Bir kere, anakarakter dedektif John Luther, oldukça tutarlı, aydınlık ve karanlık yanlarıyla oldukça güçlü bir karakter. Diğer yandan belli başlı yan karakterler de hem hikayeyi, hem de bizatihi John Luther karakterini derinleştiren elemanlar olarak çok iyi kullanılıyor. Justin, Alice, Zoey, Mark, Erin, Ian, Jenny… Bunlar öyle iyi yazılmış yan karakterler ki, her birinden ayrı bir anakarakter, ayrı bir film yapılabilir ve normalde 5 üzerinden verdiğimiz puanı 6’ya çıkarabilirler! İzlemiş arkadaşlar için de izleyecek olanlar için de Erin Gray karakterine daha dikkat kesilmelerini tavsiye ederim. Sadece John Luther’ın değil, Avrupa menşeli hukuk yoluyla bizim de temel problemimiz olan “kanuna mı uyacağız, adaleti mi arayacağız” ikileminde, Erin Gray çok kışkırtıcı bir rol oynuyor. Bir kanunperest olan Erin Gray’i şahsen “bizim” paralel tayfanın elemanlarına çok benzetiyorum. Ortadaki kocaman kocaman adaletsizliklere rağmen “kanun da kanun” diye tutturan bir zavallı…

Olay örgüsü: 3

Maalesef, bu çok güçlü karakterler, olay örgüsünde yeteri kadar rol oynayamıyor. Her sezonda güçlü bir girişle güçlü bir örgü vaadedilirken, ortalarda ana hikaye dengesini kaybediyor, ancak iyi karakterler sayesinde tümden yıkılmıyor. Derken finale doğru yapı tekrar tahkim ediliyor.

Görüntü-Ses: 5

Anakarakter John Luther’in sert, sorunlu, rahatsız edici vaziyetine paralel bir görüntü ve ses bandı var Luther’in. Aykırı (ama kesinlikle lüzumsuzca yahut “artistlik” kastıyla yapılmamış) görüntü ve ses oyunları dikkat çekici.

Kanaat notu: 4

Luther da kolaya kaçıp “Zaten başımıza ne geliyorsa hep bu İngiliz olmayanlardan geliyor” demiyor. Tam aksine, dizi boyunca karşılaştığımız arızanın arızası, sapığın sapığı suçlular safkan İngilizler. Hani şu son zamanlarda internette filan ironiyle dile getiriyoruz, “Müslüman yapınca adı ‘terörist’, siyahiler suça bulaşınca ‘çete işi’, beyazlar yapınca ‘psikolojik sorunlu’ oluyor” diye… Luther da bu noktada bizim gibi düşünüyor. Ancak, bir iki bölümdeki mahzurlu temalar ve olaylar nedeniyle de bir puan kırmamız gerekiyor.