Merkez Demokrat’tı, Demokrat Merkez’di derken, yavaş yavaş şehir efsanesi olma yolunda ilerleyen Meral Akşener’in, muhalif kanat tarafından “yeni bir umut” olan partisi sonunda kuruldu. Partinin ismi hepinizin bildiği gibi “İyi Parti”, amblemi eski Türk filmlerindeki saray kapılarını andırdı bana. Bence isim konusunda Kayı Boyu’nun amblemini andıran teması başarılı olsa da, çok basite kaçılmış. Akşenerciklerin beklentilerini çokta fazla karşıladığını zannetmiyorum.
AK Parti kurulduğunda ben 12 yaşındaydım, eminim bu yazıyı okuyanların birçoğu o günleri benim hatırladığımdan kat kat daha iyi anımsıyordur. Dün herkes buna baktı, “Acaba Meral Akşener’in İyi Partisi’nde bir AK Parti kuruluş havası var mı?” diye ama bana göre, binde biri bile yoktu.
AK Parti kurulduğunda vitrinde 1989 yerel seçimlerinde Beyoğlu gibi Refah ideolojisinin tam karşısındaki bir semtte birkaç puanla kaybeden, bir sonraki seçimde İstanbul’u tüm iddialı adaylara rağmen alan, İstanbul’daki başkanlık performansıyla rüştünü ispat eden, bu potansiyeli fark edenler tarafından engellenmeye çalışılan ama yılmayan bir lider vardı. Ama şimdi vitrinde siyasi tarihi boyunca sorumluluk alamayan, tam tersine “görev verilen”, MHP’den ihraç edilince bir kısım medya ve “elitler” tarafından bir umut olarak piyasaya sürülen, bir kadın var.
Şu an muhalif kitle Nasrettin Hoca gibi düşünüyor; “Ya tutarsa”. Çünkü Erdoğan’ı oradan indirmek için ne yaptılarsa boş çıktı. Darbeler, ekonomik operasyonlar, Gezi direnişleri, hukuk operasyonları, montajlı kasetler ve daha neler neler ama bir türlü milletin gönlündeki Erdoğan sevgisini silemediler. Bu seferde milletin önüne yeni bir siyasi aktör sunuyorlar. Acaba diyorlar, Erdoğan’ın yerine bunu oturtabilir miyiz? Aslına bakarsanız bunu daha önce de denediler, Kemal Kılıçdaroğlu, namı değer “Sakin Güç” Erdoğan’ın taht kurduğu gönüllerin yeni sahibi olarak sunulmuştu medyada. Ama tutmadı, herhalde partiden dediler; CHP’nin kirli geçmişi vatandaşa ılımlı gelmiyor diye düşünmüş olmalılar ki bu seferde yeni bir partiyle denemeye koyuldular.
Parti yeni ama içindekiler eski, bu seferde bunu tutturamamışlar. Yazıcıoğlu’nun planlı ölümünde, helikopterin bulunamamasının başlıca şüphelisi Ali Lapanta, en çok tepki çeken isim oldu. Diğerlerini ise ya kimse tanımıyor ya da çoktan tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alan, dönemini dolduran kişiler oluşturuyor. AK Parti’nin 15 yıllık iktidardan sonra yaşadığı metal yorgunluğunu, daha işe başlamadan hisseden bir kadroyla ne kadar yol alınabilir ki?
Halep oradaysa, arşın burada demiş atalarımız. Her şey ortada, AK Parti kurulduğunda Türkiye’nin her sallantıda yıkılmayan, dış politikada kendisini ezdirmeyen, milletinin yanında duran sağlam bir iktidara ihtiyacı vardı ve AK Parti bu ihtiyacı karşıladı. Şimdi de Türkiye’nin arada bir çıkıp konuşacak bir muhalefete ihtiyacı var. Akşener’in partisi de en “iyi” ihtimalle o boşluğu doldurur.
Şimdi MHP’nin küskünleri ve CHP’li umutkar kitlenin sosyal medyada “%45’le Akşener iktidara geliyor” gibi paylaşımlarını gördükçe aklıma Nasrettin Hoca’nın “et buradaysa kedi nerede, kedi buradaysa et nerede?” fıkrası geliyor. Hepi topu zaten AK Parti teşkilatlarının ve belediyelerinin halka anlatamama beceriksizliğiyle %49 gibi görüp, görebileceğiniz en büyük oyu aldınız tarihinizde şimdi de bu oranı sadece bir partinize atfediyorsunuz.
Ben size söyleyeyim; Akşener’in İyi Partisi, MHP’nin küskünleri ve CHP’nin emanet oylarıyla belki barajı aşar. Kılıçdaroğlu balonu gibi bununda havası ilk seçimde söner gider. CHP’ye de “dostane!” önerim sana sola “emanet oy” verip durmayın zaten bir avuçsunuz HDP’yi, İyi Parti’yi baraj atlatalım derken kendiniz tepetaklak gideceksiniz maazallah!