Sorsanız herkes sevgi dolu, hepimiz saygılı ve herkes iyi yürekli… Gerçeğin ucunu kaçırdıktan sonra iyi ve kötü nasıl ayırt edilebilir ki zaten? Kaldı ki; kimse ortaya çıkıp da ‘Ben kötüyüm’ diyecek değil elbette.
İnsanları nasıl tanıyabilirdik öyleyse?
Bana kalırsa insan, iyileşmeye doğru bir tecrübe toplamıdır. Hepimizin içinde ‘iyi ile kötü’ yan yana duruyor; hangisini daha çok beslersek o galip geliyor.
Bencillerin insafsızlığı, kötülerin zalimliği ile sarmalanmıştır ‘erdemli’ olması bir insanın… Merhamet ve iyi niyete ulaşmak için karanlıklar içinden geçmek, yani bir “hayat tecrübesi” gerekir. Yine de her an iç içedir iyilik ve kötülük.
On yıllar evvel babamın, davranışlarımdaki yanlış olduğunu düşündüklerine karşılık söylediği, “Kendinle mücadele etmelisin” sözü, iyiliğin ve kötülüğün nüvesidir benim için. Çocukların içine sözlerden, çok sayıda tohum atılır, hangisinin tutacağı bilinmez. Babamın, ‘Kendinle mücadele etmelisin’ sözü kalbime ulaşmıştı.
‘İyi olduğumu’ iddia edecek kadar kendimden geçmedim. Ancak çoğunlukla kaybetmenin, kazanmaktan daha temiz olduğunu bilecek kadar hâlâ mücadele ediyorum kendimle. Dolayısıyla insanın düşmanı, bizzat kendisidir. Kendisiyle baş eden iyileşir.
Hayat iki şeyden ibarettir. İnsana düşen “iyi” ile “kötü” arasında bir seçim yapmaktır. Hepimiz bir yola girdik madem; bir tabut ve bir musalla taşı görünen yolun sonu için yargılamak değil; niyetleri düzeltmek, ayırt etmeksizin herkese iyilik yapmak gerekir.
Yoksa kimsenin bir başkasına ‘iyi veya kötü’ diyebilme hakkı yoktur. Ancak “Allah’ın kulu” olduğunu bilerek, şefkat, merhamet ve ‘iyi niyet’ beslemek gerekir. Senin kötü saydığını, Allah ‘iyi’ biliyor da olabilir. Kötü zannettiğin, tamamen senin kötülüğünden olabilir.
Genel bir kabuldür; dünya kötü bir yer ve onu değiştirmenin de imkânı yok. Yapılabilecek en iyi şey, belki de bir misafir olduğunu unutmadan, sadece hayatta kalmaya çabalamak. Hem güneş hem gölgeyi birlikte kabul ederek, “Bu da geçer ya hu” diyebilmek, yolcu gibi sahiplenmeden yaşayabilmektir.
Geçmiş ve gelecek hep iyi görünür insana, yaşadığı an ise kötü… Oysa kötü şeyleri unutup iyi olanları canlı tutmaya çalıştıkça, belki yalnızca ‘iyi şeyler’ yaşanır. Böylece iyileşir insan. Kara kara düşünerek, aydınlığa çıkmak kolay değildir. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak olmasa gerektir.
Eğer kötüysen, kötülük yapmak kolaydır. Ama birisi senin için ‘iyi’ dediyse, bundan sonra kötü olmak, artık hiç o kadar da kolay değildir.
İyilerin arasında kötü olmak zordur. Kötülerin içinde iyi kalmak ise mümkün değildir.
İyilere yapılacak iyilik, mermere yazı yazmak gibidir; unutulmaz. Kötülere yapılacak iyilik ise su yüzeyine çizilen çizgi gibidir; hatırlanamaz.