Suriye’de silahlı muhalifler, Ahraru’ş Şam, Aksa Askerleri, Sunne Ordusu, Feyleku’ş-Şam, Hak Tugayı, Ecnad’uş Şam ve Nusra Cephesi gibi gruplar, Fetih Ordusu (Ceyş’ul-Fetih) adı altında İdlib’e ortak saldırı düzenlemek amacıyla birleşti.
Müslümanlar birleşince zalimlerin o bildik atmasyon güçleri de perişan oldu. Hem de çok kısa bir sürede. Askeri açıdan başarılı bir operasyonla İdlib fethedildi.
Bütün İslam tarihi boyunca, kafir ve zalimlerle savaşta, sayı ne kadar az olursa olsun bazen ricat ave manevi anlamda liyakat şartlarına ermek ve bir fikir, bir dava, bir ideal ve bir lider etrafında birleşmek gerekiyor.
Selahaddin Eyyübi Kudüs’ü böyle fethetti. Sultan Fatih Han İstanbul’u böyle fethetti. Yavuz Sultan Selim İttihadı İslam yolunda Sina’yı bu ruhla geçti.
İttihadı İslam !.. Yıllardır devam eden savaşlarda milyonlarca insanımızın katledilmesinde, Anadoluda düşürülen sancağı ayağa kaldıramadığımız için asıl bizim sorumluluğumuz var. En büyük düşman biziz kendimize.
İdlip zaferi önemli bir ders niteliğinde. Ümmetin içinden geçtiği bu kritik zamanda, hem cephede savaşan mücahitlerin hem geride kalanların arasına fitne sokacak denli ihtiraslarına kapılmış veyahut bir yerlerden güdülen “bizden görünenler” yüzünden şimdiye kadar Suriye rejimini bertaraf etmek ve bütün Ortadoğu da Müslümanlar açısından taşların yerine oturtmak, çıkan fitneler sebebiyle zafer gecikti.
İdlib’in alınması, bir şehrin fethinden çok, mücahitlerin bir araya gelip fitneye karşı savaşmış olmaları açısından önemlidir.
Herşeyin başı ruh. Ruhen diri olan ve ne yapacağını bilen, buna inancı olan ve işinin üzerinde olan bir Müslümanı kim durdurabilir ? Ordular, zaferi ruhi motivasyonla kazanır.
Suriye de savaşın bu kadar uzamasının tek sebebi, Müslümanların moralini bozan, güçten düşüren ve aralarına tefrika sokan güdümlü yapılardır.
Şehadeti arzulamayan Müslüman var mıdır ? Savaşacak asker var. Onları destekleyecek fedakar millet var. Cephelerde tecrübe kazanmış kahramanlar var. Fakat savaştıktan sonrasına dair bir dünya görüşü koyamamak, içimizde dirliği bozuyor ve bizi zaferden uzaklaştırıyor.
Sorun sadece savaş bölgeleri sorunu da değildir. Ümmetin genel sorunu bu. Son yıllarda cephelerde ve siyasette kazanılan başarıların nihayete erememesi bu yüzden. Ülkemiz başta olmak üzere, yaşadığımız şu günlerde, ya ümmet olarak ayağa kalkacağımız, yahut yeni bir esaret çukuruna düşeceğimiz bir zaman dilimindeyiz.
Yüz yıl sonra toparlanarak işgallere dayatmalara karşı direnmeye başladık. Ahlaki ve ekonomik olarak çökme eşiğindeki Batı, bizim duruşumuzla ya güçlenecek yahut tarih sahnesinde olması gereken noktada duracaktır.
Birleşelim demeyle birleşme olmayacağı için genel anlamda ittihadı engelleyen temel meselelerin dikkatlice ele alınması gerektiği açıktır.
Evet, bir araya gelmemiz gerek. Fakat bunu neyin etrafında yapacağımızı, hangi fikrin, hangi çizginin ve hangi idealin etrafında birleşeceğimiz de ortaya koymalıyız. Savaştın ve kazandın şimdi ne yapacaksın? Mevcut egemen düzenin kurallarını devam ettirmenin dışında -ki o zaman niye savaşıyorsun diye sorarlar- yeni bir nizam tesis etmen gerek. Bu olmadığı zaman da emsallerinde gördüğümüz durum ortada. Ben olacağım sen olacaksın kavgasıyla maddi manevi heder edilen insanlar…
İttihadı İslam İçin İttihadı İzan gerek.
Bizi birleştirecek, aynı duygularla aynı ideal için omuz omuza yürütecek bir anlayışı kuşanmamız gerek. Buna kavuştuğumuz zaman ne güçleriyle, ne fitneleriyle ne de piyonlarıyla önümüzde duramayacaklardır.
Rabbim İdlib’i fetheden Fetih Ordusuna, birlik ve dirlik versin. İnşallah aynı şekilde Şam ı Şerif’in fethini de nasib etsin duasıyla…