Artık yobazların hükümranlık sürdüğü bir devirde yaşıyoruz. Öyle ya, namaz kılmayanlar, Ramazan ayında oruç tutmayanlar; habire dayak yiyor, dışlanıyor, ötekileştiriliyor… Yani en azından komünik, anarşik, terör sevici haber siteleri öyle yazıyor. Oradan biliyorum…
Dini afyon gibi kullanan irticaî politikacılar, afyon bağımlısı iptidaî halkı avucunda oynatıyor. Bak bu güzel bahane: Milleti din iman diye kandırıyorlar, kendilerine kul köle ediyorlar. Halkı salak yerine koymak adına hiç eskimeyecek bir klişe… Gerçi bizim de, manifestosu belirlenmiş materyalist bir rejimi, ulusalcılık sosuna bulayıp dinleştirdiğimiz; biat etmeyen Anadolulu’yu da aforoz ettiğimiz zamanlar vardı. Hey gidi hey. Neyse ki tortuları devam ediyor. Hiç girmeyelim bu konuya…
Abandığımız demokrasi demagojileri de prim yapmıyor artık. Çok üzülüyorum. İnsanlar, özgürlüklerinin, birkaç yıl sonra halifeliğini iddia edecek bir diktatör tarafından yok edildiğinin farkında değiller. Bunu deyince neden gülüyorlar bilmiyorum. Neresi komik yahu? Neyse mışıl mışıl uyumaya devam etsinler! Cumhuriyet elden gidiyor(!)..
Ülkece korkunç bir dönemin girdabına saplandık. Ekonomi yerlerde, zeytin ağaçları kesiliyor. Yapılan icraatlar ile gâvuru akıl almaz döviz manipülasyonlarına itecek stratejik adımlar atılması çok mühim değil. Zaten öyle oldu mu gâvur kısmının istediği reaksiyonları gösteriyoruz. Vatandaşın hayrına bir iş yapıldı mı, elemanlar bizi ekonomiyle tehdit ediyor. Biz de ‘’Bak ekonomi ne halde!’’ deyip, vatandaşın hayrını gözetecek bütün icraatlara kronikçe ‘’hayır’’ diyoruz. Zeytin konusu ise tamamen ideolojik. Derdimiz ağaç değil biliyorsunuz…
Bu ülkenin silik ve omurgasız halkına iskelet çizebilecek bir kültürel kemâlâta hâiz olanlar, yalnızca M. Kemal sevgisiyle dolup taştıkları için hain yerine konuluyor. Aidiyet mefhumuna Fransız kaldıkları için olduğunu sanmıyorum bu yaftalamanın. Olur mu öyle şey? Cahilliği arttırıp, etten kemikten robot yetiştirme derdindeler. İstedikleri kadar uğraşsınlar. “Beyaz’’lar olarak, entelektüel palavralarla parçası olduğumuz ihanet mekanizmasının meşruiyetini sorgulayamazlar!..
Ünlü sporcularımız, sanatçılarımız siyasi görüşlerinden ötürü toplumsal linçe maruz kalıyor. Ne de olsa muhalifler, sonuna kadar haklılar. Gayet doğal. Bunların muhalif olmayan, yalaka cinsleri de var tabii. Fakat zaten onları adam yerine koymak büyük hata, ne gelse başlarına müstahak. Onlarca yıldır kültürel iktidar bizim elimizde nasıl olsa. Despotizmin kralını biz uyguladık. Yine de işi sıkı tutalım, ‘’mahalle baskısı’’ diye ağlamaya devam edelim. Ne olur ne olmaz…
Hükümet terör örgütlerine para yağdırmaktan fakir fukaraya yardım edecek bütçeyi kendinde bulamıyor. Bu konuda somut örnekler veremiyorum. Siyaset ilmine dair tüm vizyonum, küçük bir ayakkabı kutusunun içindeki hayaller ve ekoseli bir ceketin desenlerinden ibaret. Çamur at izi kalsın hesabı… Saraylar içinde yaşayıp, dolar banyosu yapıyor ülkeyi yönetenler(!) Vah vah…
Topladılar ülkeye elin Suriyelilerini, kucak açıyorlar utanmadan. Ne işi var o kokuşmuş mültecilerin Türkiye Cumhuriyeti gibi bir ülkede. Önce kendi evlatlarına; kemalizm “motto’’su ile nefes alan laik, modern vatandaşlarımıza yardım etsinler. Muhafazakâr kesim zaten lüks ciplerde geziyor, onlara gerek yok. Başörtülüler desen bir anda zengin oldu hepsi. Çatlayacağım, dayanamıyorum artık…
He, bir de… ‘’Ne işi var Memed’in Arap çöllerinde?’’ Değil mi ya? Biz önce kendi topraklarımızı koruyalım. Bu ülkenin vatanperver ahalisi, vesayet hulyalarımıza balyoz indirmeye devam ederse de, Memed’e söyleriz; mevzua el koyup bizim gibi olmayan pespaye halkı tanklarla ezer, mesele kapanır. Ülkenin aydınlık geleceği için sonuçta bu. Haybeye cuntadan medet umacak kadar adi değiliz anlayacağınız(!)
Velhasıl; dinini, kitabını, vatanını seven insanlarla, bu ülkenin umut dolu geleceğiyle bir alıp veremediğimiz yok. Kimse yanlış anlamasın…