Bismillah…
Ve merhaba...
Sevgili okuyucular, bundan sonra her salı ve cumartesi bu köşede bazen dış siyaset, bazen de iç siyaset ile ilgili gündemi yorumlayacağım.
İtalya’da dün yapılan seçimleri aşırı sağcı-faşist koalisyon kazandı. Koalisyon içerisinde en yüksek oyu alan İtalya’nın Kardeşleri Partisi lideri Giorgia Meloni kuvvetle muhtemel İtalya’nın ilk kadın başbakanı olacak.
Ama Meloni’yi farklı kılan esas husus onun kadın olması değil; II. Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa açıktan faşizmi savunan ve Mussolini ile övünen bir lider, başbakan oluyor.
Nereden bakarsanız bakın Avrupa siyasetinde bir deprem. Meloni AB’nin kemer sıkma politikaları ve Fransa’nın dış politikası ile ilgili sert söylemlere sahip.
Meloni’nin aynı zamanda göçmen, mülteci, yabancı ve İslam karşıtı söylemleri var.
Avrupa siyasetinde son 20 yılda yaşanan gelişmelere bakacak olursak Meloni gibi bir liderin seçimleri kazanması tesadüf değil. Zaten Meloni Avrupa siyasetinde bir istisna da değil.
İsveç’te Neonazi bir parti olan İsveç Demokratları % 20.5 oy alarak ikinci büyük parti oldu.
Almanya’da Neonazi AFD parlamentoda yerini sağlamlaştırdı.
Avusturya’da aşırı sağcı FPÖ iktidar ortağı oldu, ana akım Hristiyan Demokrat Parti ÖVP aşırı sağcı söylemleri benimsedi.
Fransa’da Aşırı sağcı Marine Le Pen 2022 yılındaki başkanlık seçimlerinde kazanamasa bile %42 oy oranına ulaştı.
Daha da kötüsü rakibi Macron seçimleri kazanabilmek için Le Pen’den daha radikal söylemler kullandı. İslam düşmanlığını devlet politikası hâline getirdi. Bundan dolayı yayınladığımız 2020 Avrupa İslamofobi Raporu’nun kapağını süslüyor.
Bu gelişmeler Avrupa ile de sınırlı değil. Küresel siyasette yeni trend ırkçılık, içe kapanma, yabancı düşmanlığı. Bolsonaro, Modi ve Trump, bunun en bilinen örnekleri.
Soğuk savaş sonrası İslam ve Müslümanların düşmanlaştırılması, ötekileştirilmesi ve günah keçisi haline getirilmesiyle dünya siyasetinde aşırı sağcı, faşist ve Neonazi söylemler normalleşti.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra faşizmin etrafında inşa edilen güvenlik barajı (cordon saniteire) yıkıldı.
İslamofobi endüstrisinin en büyük başarılarından biri de faşizmin normalleştirilmesi oldu.
Eric Hobsbawn 20. yüzyılı ‘aşırılıklar çağı’ olarak nitelendirmişti. Görünüşe göre gelen gideni mumla aratacak.
Korona pandemisi ve Ukrayna savaşı ile birlikte küresel siyasetin bir belirsizlikler ve aşırılıklar çağına girdiği kesin.
Bu fırtınalı sularda gemisini karaya oturtmadan yüzdüren uluslar, büyük avantaj elde edecek.
Bundan dolayıdır ki dünya siyasetinde seçmenler güçlü ve tecrübeli lider arayışında.
Ama bu arayışın popülizm, yalan haber ve dezenformasyon bombardımanı ile manipüle edilerek ülkeleri felakete sürükleyecek liderlerin de iktidara gelmesi mümkün.
Bundan dolayı savrulmaların sert olacağı bir döneme girdiğimiz kesin.