Nurettin Topçu ile özdeşleşen “İsyan ahlakı” kavramı modern insana dair yaklaşımlardan biridir. Ona göre isyan, iradenin, sonsuza ulaşmak ve onunla birleşmek için önüne çıkan her engeli reddetmesine yönelik bir harekettir. “İsyan ahlakı” ise söz konusu hedefe ulaşmak için sonlu ve geçici olan şeyleri reddeden sorumluluk bilincidir.
Topçu, tüm hayatını nümayiş yapmadan, gösterişsiz bir gayretle talim-terbiye çalışmalarına adamıştır. 40 yıllık muallimlik tecrübesinde pek çok şehre sürgün edilmesine rağmen duruşunu bozmadan binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Konformizme, materyalizme, modernitenin getirdiği yaşam biçimine, gelenek ve değerlerin aşındırılmasına karşı olmuş; verili olanı sorgulayan, manevi neşveyi yaşamına hâkim kılan, kör taklitçilik bataklığından uzak duran nesiller yetiştirmeyi hedeflemiştir. Bu noktadaki en büyük eleştirilerini de mevcut eğitim sistemine yöneltmiştir.
Erzurumlu bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelen Topçu, ilk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladıktan sonra kendi girişimleriyle yurt dışı eğitim bursu kazanarak Fransa’ya giden ilk nesildendir. 1928-1934 arasını Fransa’da geçiren Topçu’nun burada tanıştığı L. Massignon ve M. Blondel ile olan irtibatı düşünce dünyasının temelini oluşturmuştur. Ömrü boyunca geliştirmeye çalıştığı ahlak felsefesi de doğrudan Blondel’in “Hareket felsefesi”ne dayanır. Topçu buradan edindiği bakış açısını kendi memleketine uyarlayarak yeni bir senteze ulaşmıştır. Bu sentezin temeli ise pozitivist bakış açısını kapı dışarı eden, ilahi olanın çemberinden geçen hareketi merkeze alan bir ahlak anlayışıdır.
Ona göre hareket, insan varlığının cevheridir. İnsanı anlamak, insanın hareketini anlamaya bağlıdır. İnsanın hareketlerinin zengin dünyasına dalmadıkça insan anlaşılmaz olarak kalır. Varolmak, Allah ile birlikte varolmak; düşünmek, Allah’ı düşünmek; istemek, sonsuzu istemektir. Bu üçünün uyumu, dinî alanda gerçekleşir ve oradaki her harekette ilahi varlığın lütfu daha açık olarak belli olur. Hatta her harekette, Allah’ın bir hareketini fark ediyoruz. “Ne kadar bayağı olursa olsun hiçbir hareket yoktur ki içerisine ilahi varlık konulmuş olmasın; hiçbir hareket yoktur ki bir tapınma doğurmasın. Hareketlerimizin her birinde içsel bir sonsuzluğun bulunduğu yolundaki müphem duygu, insanı bu ilahi varlığı bütün hayatı içerisine yaymaya sürüklüyor.”
Hareket noktaları, kullandıkları metot ve ulaşmak istedikleri sonuçlar itibarıyla Blondel ile aynı noktalarda bulunan Topçu’ya göre de hareket, insanın cevheridir. Nurettin Topçu’nun doktora tezi olan ‘İsyan Ahlakı’nda, ‘İradenin Davası’nda, ‘Var Olmak’ gibi eserlerinde ve ‘Hareket’ dergisindeki pek çok yazılarında Blondel’in açık tesirini görmek mümkündür. 1939’da yayınlanmaya başlayan Hareket dergisinin adı da bu felsefeden gelmektedir.
Nakşibendi mürşidi Abdülaziz Bekkine’den el alan Topçu’nun çalışmalarında 1939 yılında yayınlamaya başladığı Hareket dergisinin önemli bir yeri vardır. Bu dergi aralıklarla 1982 yılına kadar yayınını sürdürerek seçkin bir zümre oluşturmuştur. “Hareket ekolü” olarak adlandırılan bu çevrede yetişenlerin ekserisi akademide ve yazın çevrelerinde etkin çalışmalara imza atmışlardır. Topçu’nun 20’yi aşan eserlerini yayınlayan Dergâh Yayınları ve çevresi, bu hareketi günümüzde de devam ettirme gayreti içerisindedir. Nurettin Topçu 1975 yılının nisan ayında hastalandı. Hastalığının teşhisinde güçlük çekildi. Pankreas kanserine yakalandığı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde talebelerinden Tarık Minkari’nin yaptığı ameliyatta belli oldu. Topçu, 10 Temmuz 1975 günü hastanede vefat etti. Ertesi gün Fatih Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Topkapı Kozlu Kabristanı’na defnedildi.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.