Dünya

İsveç’in NATO üyeliği: AB-NATO işbirliği için iyi mi?

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İsveç'in NATO üyesi olmasının AB-NATO işbirliğini güçlendirdiğini belirtti.

Abone Ol

Dünya gündemi, İsveç’in NATO üyeliği.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, X sosyal medya platformundan, Macaristan Ulusal Meclisinin, İsveç'in NATO'ya katılımını onaylamasıyla ilgili paylaşım yaptı.

“AB-NATO İŞBİRLİĞİ GÜÇLENİYOR”

İsveç'le AB üyesi 23 ülkenin NATO'nun parçası olduğunu vurgulayan Borrell, "Bu durum, AB ve NATO'yu daha güçlü kılmakta ve stratejik AB-NATO işbirliğini geliştirmektedir." ifadesini kullandı.

İSVEÇ'İN NATO SÜRECİ

Türkiye'nin 23 Ocak'ta İsveç'in NATO'ya üyeliğini onaylamasının ardından gözler Macaristan'a çevrilmişti.

Macaristan ile İsveç arasında yaşanan bazı gerginlikler nedeniyle süreç uzamış, Macar tarafı oylamanın yapılabilmesi için İsveç Başbakanı Ulf Kristersson'un Budapeşte'yi ziyaret etmesi koşulunu öne sürmüştü.

Kristersson, 23 Şubat'ta, başkent Budapeşte'de Macar mevkidaşı Viktor Orban ile NATO üyeliğini görüşmüştü.

AB-NATO İLİŞKİLERİ

Avrupa Birliği (AB) ve NATO ilişkilerinin başlangıç noktasına bakıldığında dikkate alınacak iki unsur ortaya çıkıyor. Birincisi, AB’nin 1990’ların sonunda savunma ve güvenlik konusunda iradesini belli etmesiyle Avrupa'nın savunmasında temel aktör olan NATO’yla ilişkilerinin bir soru olarak ortaya çıkmasıdır. Bahsedilen dönem örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) AB'nin NATO'nun halihazırda yapmadığı neyi getireceğine dair soruların sorulduğu zamandı.

İkinci olarak, AB’nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) en başından NATO’nun kriz yönetimi operasyonlarını örnek alarak oluşturuldu. AB, büyük ölçüde NATO’nun Bosna Hersek’te yaptıklarını (Barış İstikrar Gücü, SFOR) tekrarlamak istedi. Kısaca, NATO ve AB’nin ilişkileri başından itibaren hem tamamlayıcılık/işbirliği hem de kriz yönetimi alanındaki rekabetle ilgili.

Anlaşmalar söz konusu olduğunda, kolektif savunma aktörü olarak NATO'yla kolektif savunma dışında bir güvenlik gündemi geliştiren AB arasındaki görev dağılımı oldukça açıktı. Örneğin, AB’nin Maastricht Anlaşması (1992) bu durumu; "Birliğin politikası (savunma alanında), belirli Üye Devletlerin Kuzey Atlantik Antlaşması kapsamındaki yükümlülüklerine saygı gösterecek ve bu çerçevede oluşturulan ortak güvenlik ve savunma politikası ile uyumlu olacaktır.” şeklinde açıklıyor. Bir başka deyişle, AB güvenlik alanında sadece NATO’nun halihazırda yaptıklarına uygun bir gündem geliştirebilir. Yine de 2 organizasyonun ilgili gündemlerini teorik olarak birbirinden ayıran çizgiyi pratikte belirlemek zor olmuş ve AB’nin savunma alanında rol oynama isteği, NATO’yla arasında gerilimlere yol açmıştır.

AB VE NATO’NUN BİRBİRLERİNE ETKİLERİ

AB ve NATO arasındaki etkileşim, çoğu AB ülkesinin kendi savunmaları konusunda NATO’ya olan bağımlılıkları ekseninde şekilleniyor. AB'nin son 20 yılda kendi güvenlik kimliğini büyük ölçüde NATO'nun rolüne özellikle bir kriz yönetimi aktörü olarak atıfta bulunarak geliştirmiş olması bu etkiyi kanıtlar nitelikte. Benzer olarak, NATO da kendisini AB’nin savunma projesinden ayırmanın bir yolu olarak, kendi karşılaştırmalı avantajları üzerine bir anlatı geliştirdi. Operasyon boyutunda, 2 organizasyon Balkanların batısında, Aden Körfezi’nde, Akdeniz’de ve Irak’ta paralel operasyonlar yürüttü. Bu operasyonlar 2 organizasyonun kendi özelliklerini ve işbirliği mekanizmasını geliştirmesine neden oldu. Kurumlar arası rekabet bu 2 organizasyonun kendi uyum süreçlerinin de en önemli tetikleyicilerinden biridir.

2016 itibarıyla, AB-NATO işbirliğine ilişkin 3 Ortak Deklarasyon (2016, 2018, 2023), iki aktörün işbirliğini 74 gündem maddesi aracılığıyla kurumsallaştırmasına ve böylece kendi faaliyetlerini bir dereceye kadar şekillendirmesine olanak sağladı.

AB ÜLKELERİNİN NATO’YA BAĞIMLILIĞI

AB ve NATO arasındaki etkileşim, çoğu AB ülkesinin kendi savunmaları konusunda NATO’ya bağımlı olduğu gerçeği ekseninde şekilleniyor. NATO’nun 32 müttefikinden İsveç’in de yakında katılması durumunda 23’ü AB ülkesi ve NATO bu ülkelerin çoğunun ana savunma garantörü olmaya devam ediyor. Bu durum, özellikle Şubat 2022'deki Rusya-Ukrayna savaşından bu yana geçerlidir. Bu da, söz konusu ülkelerin 2 örgütün rollerine ilişkin algılarını etkiliyor. Rusya tarafından tehdit edildiğini hisseden ülkeler (özellikle de Polonya ve Baltık ülkeleri) için NATO, tartışmasız Avrupa’nın savunma aktörü olmaya devam edecektir. Bu ise AB’nin savunmada sadece ikincil role sahip olabileceği anlamına gelir. Kısmen bu sebeple, Avrupa’nın stratejik özerkliği söylemi, ABD’nin ve NATO’nun bu anlatıdan dışlandığını düşünen ülkeler tarafından pek iyi karşılanmadı.