Bu topraklar bin yılı aşkın süredir Türkleri tanıyor, Türklere aşina. Malazgirt’ten, Sultan Alparslan’dan önce de bu topraklarda vardık. Malazgirt ise bu topraklarda devlet olarak varlığımızı gösterdiğimiz, devlet olarak bu topraklara mührümüzü vurduğumuz tarihtir. Devlet olarak bu topraklara mühür vurmamızın üzerinden de neredeyse bin yıl geçti.
Devlet olarak en azından bu topraklardaki varlığımız 15 Temmuz’da maruz kaldığımız ihanet gibisini hiç yaşamadı, hatta hiç görmedi bile. 15 Temmuz paralel gâvurluğu biz Türkleri bu topraklardan ebediyen sürme, Devlet olarak yok etme saldırısıydı. Devlet olarak varlığımıza son verme teşebbüsüydü. Yoksa bir Devlet’in simgesi konumundaki Meclis’i, devleti yönetmenin simgesi konumundaki Sarayı, iç güvenliği temin etmenin simgesi konumundaki Emniyeti ve Özel Harekât binası, sorunsuz iletişim kurmanın teminatı TÜRKSAT binası ve bu Devlet ve milletin güvenliğinin sağlanmasında en önemli simgelerden biri olan istihbarat merkezi bombalanmazdı! Bu ülkenin ve bu milletin herhangi bir işgal ile karşı karşıya kalması durumunda sivil mukavemeti örgütlemenin simgesi olan Özel Kuvvetler Komutanlığı işgal edilmeye kalkışılmazdı!
Bu topraklardaki hâkimiyeti neredeyse bin yıldır devam eden Devlet’in varlığını sona erdirmeyi amaçlayan 15 Temmuz paralel gâvurluğu milletimizin canını ortaya koyarak meydanlara çıkması, Cumhurbaşkanımızın bu milleti sokağa ve meydanlara çağırması, Başbakanımızın krizi dirayetle yönetmesi, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin daha ilk saatlerden itibaren 10 yıldır sokaktan uzak tuttuğu kitlesini sokağa ve darbeye direnmeye çağırması sayesinde atlattık.
Cumhurbaşkanımızın 17-25 Aralık darbe teşebbüsünden bu yana çok sık olarak telaffuz ettiği gibi bu bir istiklâl savaşıydı. İstiklâl savaşına bu millet 15 Temmuz gecesi bir daha silinmeyecek mührünü tekrar bastı.
Bu saldırılar bitecek mi?
Tabii ki bitmeyecek! Her cepheden saldırmaya devam edecekler. Çünkü tam on yıldır her cepheden saldırılıyor, her kalleşlik devreye sokuluyor. On yıldır saldırıyorlar, ama hamdolsun bu millete, bu devlete diz çöktüremiyorlar. Tüm bu saldırıların arkasında küresel güçlerin yanı sıra ABD-NATO başta olmak üzere müttefik olarak adlandırılan birçok devlet var! Bu küresel güçlerin ve müttefik olarak adlandırılan devletlerin Türkiye’ye her cepheden saldırmalarının tek amaçları da Türkiye’yi tekrar eski Türkiye haline getirmek.
Oysa Türkiye 15 Mayıs 2006 tarihinde eski Türkiye’yi terk etti! Artık Yeni Türkiye var. Yeni Türkiye olarak adlandırılan bu devlet ise bağımsız ve Müslüman bir ülke! İşte Türkiye’ye saldıranlar Türkiye’nin bağımsız ve Müslüman bir ülke olmasını, bağımsız ve Müslüman bir devlet olmasını sona erdirmek istiyorlar. Karşımızda koskocaman bir haçlı Siyonist ittifakı var. Saldıranlar onlar.
Medya baronunun vaziyet ettiği medya organları ise geçtiğimiz Ramazan ayından bu yana Cumhurbaşkanımızın çok sık telaffuz ettiği “üst akıl-istiklâl savaşı” kavramlarını itibarsızlaştırmak üzere bu kavramlara saldırıyorlar, bu kavramlarla dalga geçiyorlar, alay ediyorlar. Türkiye’nin bağımsız ve Müslüman bir ülke olduğunu, 10 yıldır istiklâl savaşı yürüttüğünü perdelemeye gayret ediyorlar. Başaramayacaklar.
İstiklâl savaşları ne kadar uğraşırsan uğraş perdelenebilecek bir mücadele değildir…