Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişiminden sonra yürütülen hukuki sürece ilişkin, “Olağanüstü hal döneminde bile hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı gösteriyoruz. İntikam almaya çalışmıyoruz. Rövanşist bir politika takip etmiyoruz. İstediğimiz tek şey darbecileri adalet karşısına çıkarmak ve darbe girişimde bulunanların hesap vermesini sağlamak.” dedi.
Çelik, Washington Post‘a gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ömer Çelik, darbe girişiminden sonra Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin zayıflayıp zayıflamadığına dair soru üzerine, Türkiye’nin Batı ittifakının entegre bir üyesi olmasının sorgulanamayacağını vurguladı.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin kurucuları içinde yer aldığını söyleyen Çelik, NATO’nun ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) de üyeleri olduğunu hatırlattı.
Türkiye’nin aynı zamanda, AB ile üyelik müzakerelerini sürdüren aday ülke ve ABD’nin güçlü bir müttefiki olduğunun altını çizen Çelik, Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde bile Batı ittifakı içerisinde önemli bir rol oynadığını, daima bu ittifakın bir üyesi olmaya devam edeceğini kaydetti.
Çelik, Türkiye’nin dış politikasında zaman zaman farklı tercihler sergilediğini belirterek, bazı kişilerin “Türkiye dış politikasında eksen kayması mı yaşıyor?” şeklinde ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını vurguladı. Öte yandan Çelik, Türkiye’nin bulunduğu bölgenin tarihini çok iyi bildiğini, dolayısıyla bu tür hamle değişikliklerinin gayet normal olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin Batı ile ilişkilerin sekteye uğramasına yönelik soruya ise Çelik, hain darbe girişimi saldırısına göğüs geren Türkiye’nin dost ve müttefiklerinden beklediği desteği görmediğini dile getirdi.
Çelik, yapılması gerekenin dost ve müttefik ülkelerin darbe girişiminin ardından Türkiye’ye gelerek, dayanışma göstermeleri olduğunu fakat bunun yerine söz konusu girişimden bir ay sonra bazı bildirilerde birtakım ırkçı söylemlerin görüldüğünü hatırlattı.
Bazı liderlerin ise Türkiye ve AB arasındaki müzakerelerin durdurulmasına yönelik söylemlerinin olduğunu belirten Çelik, bu açıklamaların ikili ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamadığını kaydetti.
“Batı’da bazıları darbe girişiminin başarılı olmasını istedi mi?” sorusuna cevaben Çelik, Mısır’daki darbenin ardından bazı liderlerin Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’ye ülkelerine davet etmesini “çifte standart” olarak niteledi.
Bakan Çelik, bu durumla karşı karşıya kalan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın “Mısır’daki darbe girişimine ilişkin gerçekleri söyleyen tek cesur lider olduğunu” ve bu söylemlerin bazı kesimleri rahatsız ettiğini söyledi.
Türkiye ile birlik gösterme konusunda geç kalındığını ifade eden Çelik, “Recep Tayyip Erdoğan, Sisi ile el sıkışmayı reddeden bir lider. Bazı liderler Sisi ile el sıkıştı ve sonra da Erdoğan’ın sicilini sorgulamaya hakları olduğunu sandı.” dedi.
Türkiye-Rusya ilişkileri
Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının Batı’ya bir mesaj niteliği taşıyıp taşımadığı sorusuna Çelik, “Türkiye-Rusya yakınlaşmasını, Batı’dan uzaklaşma veya Batı’ya sırtını dönme olarak yorumlayanlar oldu ama bu doğru değil.” yanıtını verdi.
Bu konuda bir eksen kayması olmadığını vurgulayan Çelik, böyle düşünenlerin “pusulasının yanlış yönü gösterdiğini” belirtti.
Türkiye’yi darbe girişiminden sonra desteklemeyenlerin bu tür propagandayı kullandığını vurgulayan Çelik, Türk-Rus ilişkileriyle ilgili “Türkiye’nin Rusya ile yakın ilişkileri, Batı ittifakıyla olan ilişkilerinin alternatifi değildir. Aksine bu ilişkiler birbirinin tamamlayıcısıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, “Şu anda Türkiye’de ABD karşıtı söylemlerin çok fazla olmasının ilişkilere zarar vermesinden endişeleniyor musunuz?” sorusuna, “Böyle bir hareket, ABD karşıtlığında artış yok. Ama FETÖ tarafından yapılan, 240 kişinin hayatını kaybettiği ve binlerce kişinin yaralandığını darbe girişimini ve FETÖ liderinin halen serbestçe ABD’de yaşamasını göz önüne aldığımızda, milletimizin böyle bir reaksiyon göstermesi oldukça normal.” yanıtını verdi.
İmzaladığımız suçluların iadesi antlaşmasına göre, bir ülkenin iade talebinde bulunması durumunda talepte bulunulan ülkenin o kişiyi ya iade etmesi ya da gözaltına alması gerektiğine işaret eden Çelik, Fetullah Gülen’in ne iade edildiğini ne de gözaltına alındığına dikkati çekti.
“Gülen şu anda örgütünü ABD’den yönetiyor”
Gülen’in şu anda örgütünü ABD’den yönettiğini ve yeni stratejiler geliştirdiğini belirten Çelik, milletin bu durum nedeniyle ABD‘nin politikalarını eleştirmesinin oldukça normal olduğunu dile getirdi.
Çelik, ABD’nin politikalarını eleştirmek ile ABD karşıtlığının farklı şeyler olduğunun da altını çizdi.
Ömer Çelik, “Türkiye, Gülen‘in iade edilmemesi durumunda İncirlik Üssü’nü ABD’ye kapatabilir mi?” sorusuna cevaben hem Türkiye’nin hem de ABD’nin farklı konuları, birbirinden ayrı değerlendirdiğini belirtti.
Türkiye-ABD ilişkilerinin çok boyutlu ve tarihi olduğunu hatırlatan Çelik, “Türkiye’nin FETÖ tarafından düzenlenen en büyük saldırılardan birine maruz kaldığını ve bu örgütünün liderinin halen ABD’de serbestçe yaşadığını söylemek zorundayım.” ifadesini kullandı.
“Batı’daki birçok eleştirmenin, hükümetin darbe girişimini muhalifleri tasfiye etmek için kullandığını söylemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu AB Bakanı Çelik, “İşkenceye karşı sıfır tolerans ilkesine sadık kalıyoruz. Olağanüstü hal döneminde bile hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı gösteriyoruz. İntikam almaya çalışmıyoruz. Rövanşist bir politika takip etmiyoruz. İstediğimiz tek şey darbecileri adalet karşısına çıkarmak ve darbe girişimde bulunanların hesap vermesini sağlamak.” sözleriyle yanıtlandırdı.