“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış; başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar.” (14 İbrahim Suresi 42,43)
İTİRAF VE DUÂ
Şimdi; Tevbe zamanı. Namaz zamanı. İbadet zamanı… Gayret zamanı. Çalışıp çabalama zamanı; Allah için, Allah yoluna.
Kur’an ve Hadisler hep haber veriyor insanlığın aleyhine olanları.
Şimdi; Tesettür, Ahlâk ve Aile bitiyor. Hayâ kalkıyor. Sevgi ve saygı yok oluyor. İbadet yapılmıyor.
Faiz, zina ve katillik artıyor. Haklara riayet yok oluyor. Zulüm son haddinde.
İtiraf ediyoruz Allah’ım! Günahlarımız âfâkı kapladı.
Mazlumlar perişan, Mescid-i Aksa hedefte…
YA RABBİ SANA YALVARIYORUZ
Mü’minleri bağışla. “Gazabından rızana, azabından affına sığınıyoruz. Senden yine Sana sığınıyoruz.” (Müslim, Salât, 222 (486) Zalimleri kahreyle ve Ümmete diriliş lûtfeyle Allah’ım!
MESCİDİ AKSA TUTSAK İKEN
Gülmek mi? O da ne?
Mescid-i Aksa tutsak iken…
Uyan ey Ümmetin evlâdı,
Küfrün tuzakları âfâkı kapladı…
Bir yanda ihanet şebekeleri,
Diğer yanda küfür simsarları…
Ey ümmetin mirasını satanlar,
Ey zulme sessiz kalanlar,
Kalmayacak size de bu dünya,
Çökecek bir gün mazlumlar boğazınıza…
Cehennem zebanileri sizi bekliyor,
Ne yaptın Mescidi Aksa’mıza diyor…
Uyan İslâm Gençliği, dön kendine,
Sahip ol İslâm’ın ilk kıblesine…
Selahaddinler gibi haram et gülmeyi kendine,
Arslanlar misâli dünyayı zindan et zalime…
Ey Yahudi ve ey hamisi, pişman olacaksınız,
Şüphesiz ki cehennemin dibini boylayacaksınız…
KIYAMET SURESİ NE BÜYÜK HABERCİ
Kıyamet gününe yemin ederim. (Kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).
İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?
Evet, Bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.
(Diğer canlılara göre insanın el ve parmakları daha mükemmel yapıdadır. Hele parmak ucu izlerinin tüm insanlarda birbirinden farklı oluşu göz önüne alınacak olursa, âyetin üzerinde durduğu noktanın önemi anlaşılır.)
Fakat insan önünü (kıyameti) yalanlamak ister.
“O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar.
Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan “kaçış nereye?” diyecektir.
Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.
O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.
Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir. (Kıyamet 1-15)
Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı. Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti. Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti.
“Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!” denecektir.
İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.
O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi?
Sonra bu, bir “alaka”oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi.
Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti.
Şimdi, bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? (Kıyamet 26-40)
DEVELERİN DE SAHİBİ VAR
Günlerdir Avustralya ‘da develerin zalimce katledilişi ve onlara gelen belalardan bahsediliyor. Şüphesiz ki “can” kıymetlidir. En başta insan! Nice mü’min kardeşimiz zalimce şehit ediliyor. Acıyan var mı dünyada? Acıyı çeken onlar ve onlara derman olamayan Müslümanlardır.
Çin’de ise Doğu Türkistan’a katliam var. Allah cc onlara da bir belâ verdi.
“ Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! O sadece, onların işini bir güne erteliyor ki, o gün gözler dehşetten dışarı fırlamış; başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar.” (İbrahim 42,43)
Şüphesiz ki bütün “can”ların bir sahibi var. O, intikam alıcıdır. Zulmü asla sevmez. Ama O’nun izni ölçüsünde insanoğlu nimetlerden faydalanabilir. Bu vesile ile Kur’an-ı Kerim’deki bazı kıssalara bakıyoruz.
-“Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, o ülkenin, zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşlarına (iyilikleri) emrederiz. Buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâka müstahak olur. Biz de orayı darmadağın ederiz.” (17, İsra 16)
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde pek çok kıssalar anlatılır. Rabbimiz ve O’nun Rasûlü, kıssalarla bizleri eğitmektedir. Çünkü bunlardan alacağımız pek çok ibret ve hikmetler vardır.
DEVEYİ ÖLDÜREN SEMÛD KAVMİNİN ACI SONU
(Rivayet edildiğine göre, Salih’in (as) kavmi ondan mu’cize olarak bir kayadan bir deve çıkarmasını istemişler.)
“Ey kavmim! İşte size mu’cize olarak Allah’ın devesi… Onu bırakın Allah’ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayın, sonra sizi yakın bir azap yakalar.
Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Salih dedi ki: Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helak olacaksınız.) O söz, yalanlanamayan bir tehdit idi.
Emrimiz gelince, Salih’i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak (azaptan) ve o günün zilletinden kurtardık. Çünkü senin Rabbin kuvvetli ve (her şeye) galip olandır.
Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
Sanki orada hiç oturmamışlardı. Biliniz ki, Semûd kavmi gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilesiniz ki, Semûd Kavmi Allah’ın rahmetinden uzak kılındı. (11 Hud 61-68)
Ne büyük dehşet Allah’ım! İsyan ve inkâr edenlerin acı sonu…
VE DEPREMLER
Ve bir gün gerçekleşecek büyük kıyamet… O büyük dehşet… İşte onun haberi:
“Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı, insan, ‘Ne oluyor buna!’ dediği vakit, (durum nice olur bir bilsen!). İşte o gün yer, bütün haberlerini anlatır, çünkü Rabbin ona vahiy ile her şeyi bildirmiştir.
O gün insanlar amellerini görmeleri (karşılığını almaları) için geri dönüp gelirler.
Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.
Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (99 Zelzele Suresi)
KARUN’UN İBRETLİK HALİ
“Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. (28 Kasas 76)
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avenesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.” (28 Kasas 83)
İşte büyüklenenlerin sonu…
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.” (17 İsra 37-38)
Not: Elazığ ve civarı tabii ki hepimizi üzdü. Rabbimiz İslâm âlemini, memleketimizi korusun. Vefat edenleri rahmetiyle yarlığasın. Allah cc kalanlara sabır versin. Duâlaşalım kardeşler…