Her türlü savaş suçu işlemiş, katliamcı, soykırımcı, işgalci ve illegal kapsamda yayılmacı bir yapı olarak İsrail, tüm bu haksız faaliyetler karşısında cezalandırılmadı.
Peki neden?
Dünya halklarının vicdanında mahkûm olan İsrail, elbette bir gün hesap verecek. Hiç şüphesiz. Ve fakat biz bugünü değerlendirelim.
Bugüne baktığımızda İsrail, yargı konusu olmadı değil! Evet, oldu. Güney Afrika bu bağlamda tarihî bir misyonu da üstlendi fakat bu süreçte bir süper güç olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin mahkemeyi ve yargı yetkililerini tehdit ettiğini gördük. Uluslararası sistem ve insan hakları bağlamında hukuk işletilemiyor. İsrail mahkûm edilse, hakkında ceza çıkarılsa da yaptırım konusunda ne yazık ki ümitvar değiliz.
Batılı devletlerin siyaset, medya ve akademisinin temel köşe taşlarını ele geçirmiş olan siyonizm, “antisemitizm” kavramı üzerinden tüm eleştirileri cezalandırıyor.
Kendisi cezasız kalmakla birlikte, kurmuş olduğu sistemde ürettiği kavramlarla karşısında konumlananlara hayat hakkı tanımıyor.
ABD’de görevinden alınan rektörler, yerlerde sürüklenen akademisyenler, okuldan atılan öğrenciler, sözleşmesi iptal olan sanatçılar, mankenler vs.
Hepimiz şahit olduk tüm gelişmelere.
ABD siyaseti seçim sürecindeyken iktidardaki de iktidara talip olan da İsrail’e yaranmak ve siyonistlerin desteğini almak adına âdeta birbirleri ile yarışıyor.
DEAŞ’IN SİYONİZM İLE İLİŞKİSİ
İlginç olan şey; İsrail’in tüm suçlarının temelinde olan sapkın dini inançlarının da sorgulanamıyor olması, sapkın inançların uluslararası hukuk terazisinde tartılamıyor olması!
Oysa hatırlayalım, güya İslam adına üretilen bir sapkın anlayış olarak DEAŞ, tüm dünyada bir tartışma konusu olmuştu.
“DEAŞ’ı kim üretti?” sorusunun cevabı önemli. Adres, İsrail kafası ve ABD mahareti diyebiliriz.
İsrail kendine benzer bir yapı üretti; tek farkı İslam kodları çerçevesinde şekillendirilmiş olmasıydı.
Zekice üretilen projenin amacı, DEAŞ üzerinden tüm Müslümanları ötekileştirmek, İslam’ı global sistemi yönetmeye aday olmaktan çıkarmak, alternatif dışı olarak etiketlemek ve Müslümanların topraklarına çökmek olarak özetlenebilir.
Öyle de oldu.
DEAŞ üzerinden İslam olgusuna yöneltilen nefret, Suriye topraklarının işgali ve Batılı ülkelerde marjinallerin DEAŞ üzerinden saf dışı bırakılması hayata geçirildi.
Çok amaçlı senaryo başarıyla uygulandı.
Dikkati çekmek istediğim husus; bu senaryonun uluslararası sistem ve ulus devletler tarafından cezalandırılması ve hatta yok edilmesi için yürütülen mücadeleler yönünde olacak.
DEAŞ, sapkın ve şiddet içeren uygulamaları nedeniyle terörist yapı ilan edildi. Ulus devletler, DEAŞ bağlılarını yakalayıp hapishaneye tıktı ve DEAŞ’ın hâkim olduğu topraklar yapının elinden alındı.
Peki, böyle bir uygulama söz konusu iken aynı pratik neden İsrail üzerinden hayata geçirilmiyor?
İsrail de bir terörist yapı olarak ilan edilmeli.
İsrail, yaptırımı olan mahkemelerde yargılanmalı.
İsrail’e karşı ulus devletler birlik hâlinde mücadele yürütmeli.
Siyonizm suç kategorisine alınmalı.
Siyonizmi yaymak ve propagandasını yapmak suç teşkil etmeli.
Siyonizm üyeleri cezalandırılmalı.
İsrail işgaline son vermek için ortak barış gücü hayata geçirilerek tarih sayfasından silinmeli.
“Tüm bunlar nasıl olur?” demeyin. Olacak. Çok net söylüyorum. Çocuklarımıza kalmaz. Bizler de görecek ve gelişmelere şahit olacağız inşallah.