İsmet Özel sosyal medyada linç ediliyor. Bir yazısında başka birinin Kürtleri aşağılayan bir metnini alıntıladığı için ırkçılıkla, Kürt düşmanlığıyla suçlanıyor. Şair adeta bir itibar suikastıyla karşılaşıyor ve bu bir komplo ile gerçekleşiyor. Şair için bu sorun mu? Tabii ki değil. “Çünkü kavganın göbeğidir onun yeri.”
Şair bütün gücünü öfkesinden almaktadır. Onu öfkeli kılan da kâfirin boyunduruğundaki dünya düzenidir. Şair, gâvurun kılıcını sallamadığı gibi gâvurun çarkına çomak sokmanın mücadelesini vermiş, yaşamını ve şiirini buna adamış, bunu yaparken de arkasına da bu toprakların marşını almış, İstiklal Marşı tabelasının altında saf tutmuştur. Şair ırkçı değildir çünkü Müslümandır. Şair kendini tanımlarken gâvurun karşısında konumlandırmış, bu nedenle de kendisini Türk olmakla şereflendirmiştir. Çünkü Şair görmüştür ki gâvur barbarca yollarla Hıristiyanlık mücadelesi verirken Haçlı’dan İstiklal Harbi’ne kadar hep Türk’e saldırmıştır. Malcolm X’in çocuklarının adlarının Kubilay, İlyas olması Şairin “Ya Türksün Ya Amerikalı” tezinin ispatı değil midir? Faşizmden bihaber olanlar Şair’i faşizm ile suçluyor. Faşizm, ırk üstüne kurulur. Şair’i linç edenler Kürtçülük yaptıklarında faşist oluyorlar, temel dayanakları Kürtlük çünkü ve mevcut gâvur düzeninde Kürtlük üzerine planı olanlar Büyük İsrail üzerine planı olanlarla aynı odaklar. Yoksa Kürtlük önemlidir, aslını inkâr ettiren emperyalisttir, ancak inananlar kardeştir.
Şair’de ise tam tersi. Türklüğe alt değer vermek değil, Türklüğün İslam ile değer kazanması ve kişinin de dolayısıyla Türklük ile değer kazanması. Türkçülük faşizmdir, Türklük milli şuurdur çünkü Türk ırklar üstüdür, bir mefhumdur. Ben Türküm dediğinizde birileri size petrol bekçiliği yaptıramaz, bunun üzerine plan dahi kuramaz. Çünkü artık sizin yaşamsal amacınız kutsaldır: İlayı kelimetullah gibi. Bu kutsallıktan dolayı zaten siz bir ırka değil, mefhuma sırt dayamış olursunuz. İstiklal Harbi şehitlerinin farklı kavimlerden olması bu sebepledir. Haçlı karşısında savaşan orduda nasıl başka kavimler vardı ve kendilerine Türk diyorlardı, İstiklal Harbi’nde de Yemenli’si, Bosnalı’sı, Afrikalı’sı kendisine Türk diyerek ay yıldızlı bayrağın altında şehit oldu. (Türklük üzerine ayrıntı için “Od Kadsi Turcin” yazımı okuyabilirsiniz.) Haç karşısında Hilal’i gördüğünde onu tutan el Türk’ün eliydi. O nedenle dünyanın mazlumları sığınmak için buraya geliyor. Gâvurun iline değil, Türkiye’ye geliyorlar. Türk cihana sığmaz, Türk’e sınır sökmez. Lozan’da ne yazdığı devletleri ilgilendirir. Türk’e toprak derseniz size Musul’u sorar. Musul’a hasret nedir derseniz size Türk toprağı der. Irkçı birisi Türk olamaz çünkü ırkın Haç ile problemi yoktur, Haç ile savaşan Hilal’dir. Hilal uğruna savaşmak için de Müslüman olmanız gerekir. Allah’tan başkasından korkusu olmayan Şair’in “Kâfir, Müslümandan korkacak” diye bağırması bu yüzdendir. Tepki alması, yalnız kalması normaldir çünkü Şair “yola ikna edilmişlerle değil, inanmışlarla” çıkılmasının gereğine inanır. Taşları yemenin yasak olduğu bir dünyada Şair zor zamanda konuşan adamdır. Kalın Türk’tür. Elbette eleştirdiğimiz noktaları vardır ancak niyetine, samimiyetine, kalın Türklüğüne şüphemiz yoktur. “Ne derler acaba” putuna sırtını çevirmiştir. Onu anlamayanlara şaşırmayın: Dilce susup bedence konuşulan bir çağda biliyoruz anlaşılmayacak…