İslam zıt kutuplar arası muvazenenin üstün nizamıdır!

Abone Ol

Geçen perşembe günkü ‘İstanbul Sözleşmesi ve LGBT Hakları’ başlıklı yazımın sosyal medya paylaşımının altına; “Şiddet hassas bir konudur. Ve buna karşı devlet her canlıyı korumakla yükümlüdür. Olayın ahlaki boyutu ve desteği çok farklıdır” diye bir yorum yazılmış.

Sanıyorum bu yorum, yazımı “İstanbul Sözleşmesi yani Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi dayanak gösterilerek İstanbul, Ankara, İzmir ve Samsun Barolarında LGBTİ+ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, Interseks, Artı) Hakları Komisyonu kurulmuştur” diye bitirmiş olduğum için yazılmış.

Evet, bu komisyonları, toplumun kanayan yaralarını sarmak için kurulacak onlarca komisyon varken baroların acil eylem planına girmiş olmasından dolayı eleştiriyorum.

Yoksa devletin her canlıyı koruması gerektiğini Şeyhülislam Ebu Suud Efendi’nin Kanuni’ye verdiği “Yarın Hakk’ın divanına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca!” cevabından biliyoruz.

Fakat tamam, ‘İstanbul, İzmir ve Ankara’yı anladık da, Samsun gibi muhafazakâr bir şehirde böyle bir komisyonun kurulması çok mu elzemdi’ diye sormak hakkımız değil midir?

Çünkü bana göre mesele, üzüm yemek yani şiddeti önlemek değil, kırk yıllık bağcının aklının ve neslinin fesada uğramasına zemin hazırlamaktır.

İstanbul Sözleşmesi’yle birlikte, ‘Kadına Pozitif Ayrımcılık’, ‘Kadının Beyanı Esastır’ gibi sosyal gerçeklikten uzak uygulamalarla, Batının çürümüş ve dolayısıyla iflas etmiş aile ve sosyal yapısını, AB Uyum Yasaları çerçevesince Müslüman bir topluma olduğu gibi oturtmaya çalışmanın bir sonucudur bugün geldiğimiz yer.

Yeri gelmişken bu mevzuda sosyal medyada ‘Kadının beyanı esas olduğu için Hz. Yusuf zindana atılmıştır’ şeklinde güzel bir hatırlatma yapıldığını da belirteyim.

İslâm muhatabına, sosyal, ekonomik ve aile hayatının sağlıklı bir şekilde çağlar boyu devam edebilmesi ve nesillere aktarılabilmesi için her türlü aşırılıkları önleyecek teklifler sunmuştur;

Din emniyeti, can emniyeti, akıl emniyeti, nesil emniyeti ve mal emniyeti İslâm hukukunun yani şeriatın güvencesi altındadır.

Bu emirlerle İslam’ın en temel hedefi, insanı bu beş emanete bazen ayrı ayrı, bazen de hep beraber saldıran ideolojilerin pençesinden kurtararak ‘yaşamaya değer hayatı’ tesis etmek için sıhhatli bir ortam oluşturmaktır.

Büyük Üstat Necip Fazıl “İslam zıt kutuplar arası muvazenenin üstün nizamıdır” derken liberalizmin ve kapitalizmin, ırkçılığın ve faşizmin, sosyalizmin ve komünizmin aşırılıklarından arındırılmış halinin kendi ad ve muhtevalarından herhangi bir zerresinin kalmaması kaydı şartıyla hakikatinin İslâm’da olduğunu vurgulamaktadır.

Dün Faşist ve komünist ideolojilerin cenderesinde inleyen insanlığın başının belası olan liberal kapitalist sosyal ve ekonomik sistemin din, can, akıl, nesil ve mal emniyeti hususlarında hesaba çekilip İslâm’ın rahle-i tedrisinden geçerek ıslaha ihtiyacı vardır.