Bugün 1 Mayıs. Onlarca farklı tevatüre göre ortalama yüz yıldır işçilerle ilgili sözde bayram olarak anılıyor. Sözde diyorum çünkü; kaynak tevatürlerinde de, geçen yüzyıl içindeki etkinliklerinde de işlenen kodlar hiçte bayram gibi değil. İşçileri bir sınıf olarak tanımlama, tanımlanmış sınıfı bir sürü olarak idare etme üzerine kurulu, rijit şiddet kodları üzerine bina edilmiş bir ideolojik aktivite aslında. Orwell’in 1984 adlı distopyasında olduğu gibi nefret günleri düzenliyorlar buna da “İşçi Bayramı” diyorlar. En tepesinde hastalıklı, atanamamış diktatörler var ki bunlara “sendika başkanı, örgüt lideri, önderlik” vesaire gibi isimlerle sesleniyorlar. Bu atanamamış diktatörler; nefret, kin ve istismar edilecek haksızlıklara kutsal emanet gibi sarılmışlar ve sürekli tekrar ederek satıyorlar.
Durum bu haldeyken gerçekten işçilerin derdi yok mu peki? Yalan mı söylüyorlar? Var, hatta eksik bile söylüyorlar ancak amaçları sıkıntılara çare aramak değil sıkıntıları satarak işçileri istismar etmek. Tam bu noktada Müslümanların boş bıraktığı alana yerleşip orada semiriyor bu işçi istismarcısı başarısız diktatörler. Halbuki “İşçi hakkı” konusu güya ateist pozu veren ama aslında fundamentalist putperestlik olan Komünizmin değil Müslümanların alanıdır.
Hadis-i Şerif’ler işçi hakları üzerine söylenmiş en mükemmel nasihatlerle doludur. Veda Hutbesi insanoğlunun duyduğu en şerefli “İnsan Hakları” sistemidir. Bu durum da cemaat liderleri, hocalar, alimler, vakıflar ve ilgili kanaat önderleri Diyanet İşleri Başkanlığı manevi himayesinde toplansa ve başı-sonu belli bir metin ortaya çıkarsalar, işçi haklarını ve gerektiğinde bu haklar için verilecek mücadelenin çerçeve değerlerini belirleseler, sonra bunu bir geleneksel bayram ve farkındalık günü olarak planlasalar ve planlanan bu günü İslam tarihinden denk bir vakanın tarihine atıf yapan bir güne dayandırsalar, sonunda Türkiye dünyaya gerçek bir işçi mücadelesini hediye etmiş olsa…
Bütün bunları şunun için söyledim. “Müslüman teklifleri olandır.” Bizim dünyaya teklifimiz yok mu? O kadar medeniyet laflarının hepsi mi kuru kalabalık?