İş ahlakı bilincini geliştirmek ve yaygınlaştırmak

Abone Ol

Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) (1) tarafından her yıl düzenlenen Türkiye İş Ahlakı Zirvesi (2) bu yıl “İş Ahlakı, Hukuk ve Adalet İlişkisi” temasıyla 9 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da Grand Cevahir Otel’de gerçekleştirildi. Düzenleme Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş’un karşılama konuşmasında belirttiği üzere zirvesinin iki temel amacından ilki, iş ahlakına yönelik sorunlar hakkında duyarlılık oluşturmak ve bu sorunları aşmak için çözüm önerileri sunmak, ikincisi ise iyi örnekler üzerinden iş dünyasını iş ahlakını uygulamaya teşvik etmektir.

2016 yılından başlayarak iş ahlakı eğitimi, üretimde iş ahlakı ve kamuda iş ahlakı temalarıyla yapılan zirvenin dördüncüsü “iş ahlakı, hukuk ve adalet ilişkisi”ni konu edindi.

İş ahlakı uygulamalarındaki hukuki boşluğu doldurmak

Zirvenin açış konuşmasında ahlak ile hukukun uygulanmadığı bir yerde adalet beklenemeyeceğini vurgulayan İGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Karahan, ahlakın genelde kişiye özel bir davranış şekli olarak tanımlandığına, yaptırımı olmadığı için ahlaki davranışların keyfilik içerisinde olduğuna, Türkiye’de bu konuda hukuk desteğinin yetersiz kaldığına dikkat çekti. Avrupa’da iş ahlakının kişisel bir tercih olmaktan çıkartılıp hukukla desteklendiğini hatırlatan Karahan, 2018 yılında gerçekleştirdikleri ankette iş ahlakı ve hukuk ilişkisini incelediklerini, ankete katılanların yüzde 90’ının iş ahlakı uygulamalarında yasal boşluğun bulunduğu ve bu boşluğun kanunla doldurulması gerektiğini belirttiğini açıkladı.

Moderatörlüğünü 25 ve 26. Dönem Milletvekili Av. Reşat Petek’in yaptığı “İş Hayatında İnsan Hakları, Ahlak ve Adalet İlişkisi” başlıklı ilk oturumda; Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Prof.Dr. Engin Yıldırım ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Muharrem Kılıç birer tebliğ sundu.

Tebliğinde şirketlerin insan hakları alanında duyarlılık göstermesinin sıradan bir toplumsal yarar değil, topluma olan borcunun yerine getirilmesinden kaynaklandığına dikkati çeken Yıldırım; “Burada koruma, saygı gösterme ve telafi etme olarak 3 temel sacayağı vardır. Şirketler insan haklarını korumakla ve saygı göstermekle yükümlüdür. Eğer faaliyetlerinden bir zarar olmuşsa o zararı telafi etmekten de sorumludur. Bu 2013 yılında kabul edilen, 8 ana ve 24 tamamlayıcı ilkeden oluşan BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’nde de yer alıyor. Bunun bağlayıcı bir hukuki yönü yok, gönüllü bir uygulama ama şu an BM İnsan Hakları Konseyi çerçevesinde uluslararası düzeyde bağlayıcılığı olan İş Dünyası ve İnsan Hakları Sözleşmesi çalışmaları yapılıyor.” ifadelerini kullandı.

Küresel kapitalist sistemin küresel ölçekte sermayedarların ve emperyal devletlerin çıkarlarını korumaya yönelik kavram ve söylemler icat ederek varlıklarını sürdürdüğünü anlatan Kılıç ise çalışma hayatında bu sistemin getirdiği düzenlemelerin insan kaynakları uygulamaları yoluyla yaygınlık kazandığını ve çalışma hayatında önemli insan hakları sorunlarına sebep olduğunu örneklerle ortaya koydu (3).

Adaleti temin etmek ve ahlakı ayakta tutmak

Moderatörlüğünü Hukuk Vakfı Başkanı Av. Muharrem Balcı’nın üstlendiği “Kamu ve Özel Sektörde İş Ahlakı, Hukuk ve Adalet İlişkisi” başlıklı ikinci oturumda ise Kamu Başdenetçisi Av. Şeref Malkoç ve İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç tebliğlerini sundu.

İnsanın görevinin adaleti temin etmek ve ahlakı ayakta tutmak olduğunu hatırlatan Malkoç, doğru ile yanlışı akıl ve adaletle ayırt edilebildiğimizi belirterek Kamu Denetçiliği Kurumu’nu şu ifadeleriyle özetledi: “Biz devlet ile millet arasında bir barış köprüsüyüz, mahkeme değiliz, ama idareyi denetliyor ve karar veriyoruz… Adalete ulaşmada 3 unsur önemlidir. Birincisi kolay olması, ikincisi ucuz veya bedava, üçüncüsü de adaletin hızlı olmasıdır. Başvurulardan harç, başvuru, bilirkişi parası almıyoruz hepsini kendimiz karşılıyoruz. 2019 yılı 31 Ekim itibarıyla bize yapılan başvuruların toplamı 17 bin 145’tir. 2019 yılında verdiğimiz karar sayısı 18 bin 527’dir.” (3).

Ahlaki ilkelerin eskiden beri gelen ve düzeni sağlayan niteliğe sahip olduğunu, korumacılığın ve küreselleşmenin ahlaki ilkelerin aşınmasına ve kaybolmasına etki ettiğini vurgulayan Avdagiç, işletmelerde ahlak ile hukukun yan yana olduğunu, sözleşmelere riayet etmenin sadece hukuki baskı sebebiyle değil aynı zamanda ahlaki bir ödev olarak da görülmesi gerektiğine dikkat çekerek tebliğini şöyle tamamladı:

“Her şeyden önce işletmeler, uygulamalarını ve ilişkilerini, iş ahlakı çerçevesinde çizmelidir. Bu faktörle firmalar, iş ahlakının önemini kavrayıp sosyo-ekonomik süreçte uygulamalarını geliştireceklerdir. Politik alanın istikrarlı bir şekilde ilerlemesi sağlanmalıdır. Ahlaki ilkelerin uygulanmasında iş dünyasının belli ilkeler temelinde örgütlenmesi de önemlidir. Gerek kamuda gerek özel sektörde gerekse tüm çalışma alanlarında iş ahlakı ilkelerini temel alan bir anlayışın olması, kurumsal yapının oluşturulması, iş ahlakının yaygınlaşması açısından oldukça önemlidir. Özetle iş ahlakı, tüketicilerden çalışanlara kadar tüm toplumu, çevreyi ve ticari hayatın her alanını ilgilendiriyor. Ticari hayatta ahlak kurallarının referans alınması, sorunları daha ortaya çıkmadan önleyecek, tüm tarafların yararına olacaktır.” (3).

Ahlakı ve hukuku gözeterek ilerlemek

İş Ahlakı Zirvesi 2019 oturumlarında öne çıkan tespit ve öneriler, sonuç bildirgesinde aşağıdaki şekilde ifade edilerek sıralanmıştır (4):

İş ahlakı, hukuk ve adalet birlikte ele alınması gereken ve birbirini besleyen kavramlardır. Ahlak ile hukukun uygulandığı yerde adalet ortaya çıkmaktadır. Hukuk ve adaletin olmadığı yerde iş ahlakı ilk kaybolan değer olmaktadır.İşletmelerde yaşanan sorunların çözümünde ve iş ahlakının yaygınlaşmasında dürüstlükten hiçbir şekilde taviz verilmemelidir. Burada işletme yöneticilerine büyük görev düşmektedir.İş dünyasında, iş ahlakı ile ilgili hukuk desteğinin yetersizliği en önemli eksikliklerin başında gelmektedir. İş dünyasında ahlaki uygulamalar bağlamında hukuk eksikliği öncelikle giderilmesi gereken bir meseledir. İş ahlakının uygulanmasında kişilerin inanç ve değerleri oldukça önemlidir. Bununla birlikte, iş ahlakının hukukla beslenmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. İş ahlakı uygulamalarında yaptırım olmadığı zaman, ahlaki davranışlar keyfilik içerisinde kalmakta ve yeterli karşılığı bulunmamaktadır.İş ahlakı, hukuk ve adalet temelinde gelişen girişimcilik ülkelerin refahı ve kalkınması için büyük öneme sahiptir ve teşvik edilmelidir.

İş ahlakı, tüketicilerden çalışanlara kadar tüm toplumu, çevreyi ve ticari ve sınai hayatın her alanını ilgilendirmektedir. Ticari ve sınai hayatta ahlak kurallarının referans alınması, sorunları daha ortaya çıkmadan önleyecek, tüm tarafların yararına olacaktır.Ahlak, ticareti besleyen ve üretimi verimli kılan bir niteliğe sahip olduğu için, ‘piyasada tutunmak’ hem üretimde hem de pazarlamada dürüstlükle mümkündür. İş ahlakını bir hayat tarzı olarak benimseyen ve iş ahlakı ilkelerine önem veren toplumlar ekonomik kaynaklarını daha etkili ve verimli kullanmaktadır.İş ahlakı alanında sorun yaşanmaması veya bu sorunların azaltılması için taraflar arasında yapılan sözleşmelerde hem ahlaki hem de hukuki ilkelere uygun düzenlemeler gerekmekte ve bu düzenlemelere hem ahlaken hem de hukuken uymak gerekmektedir. Ahlak ile hukuk yan yanadır. Bu yüzden sözleşmelere uymak ve gereğini yapmak sadece hukuki değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur.İş dünyasında kamu ve özel sektör kuruluşları ve STK’lar insan haklarını korumakla ve buna saygı göstermekle yükümlüdür. Bu kuruluşlar, faaliyetleri sonucu bu konuda bir zarar doğarsa, o zararın telafi edilmesinden sorumludur.İşletmelerin gönüllülük esasına dayalı sosyal sorumluluk projeleri geliştirmeye başlamış olmaları iyi bir gelişme olmakla beraber, sosyal sorumluluk faaliyetlerinin yapılış amacı ve şekli iş ahlakına ve hukuka uygun olmalıdır.Kamuda iş ahlakı, hukuk ve adaletin yaygınlaşması için kamu idarelerinin şeffaf, insan odaklı ve denetlenebilir idareler olması gerekmektedir. Vatandaşın hak araması için geliştirilen CİMER ve Kamu Denetçiliği gibi sistem ve kurumların varlığı önemli olup daha da etkin çalışması sağlanmalıdır.Modern kapitalist sistem hegemonik bir nitelik ve söyleme sahip olup, iş ahlakı, hukuk ve adalet konusunda ciddi sorunlar doğurmaktadır. Sadece ‘kâr maksimizasyonu’ güdüsüyle hareket etmek, işletmelerin ahlaki anlamda had safhada sorunlar yaşamasına sebep olmaktadır. Küresel kapitalist sistem küresel ölçekte sermayedarların ve emperyal devletlerin çıkarlarını korumaya yönelik kavramlar ve söylemler icat etmektedir. Modern kapitalist sistem disiplin ve düzenlemeler yoluyla iktidarını sürdürmektedir. Sistemin mevcut işleyişi, iş ahlakı, hukuk ve adalet ilişkisini bozmakta ve bu konularda önemli sorunlar doğurmaktadır. Başta küresel iş ortamı olmak üzere tüm iş ortamlarında insanın sömürülmesine karşı çıkan, insanın insanla, insanın çevreyle ve insanın Mutlak Yaratıcıyla uyum içinde varlığını sürdürmesine imkân veren bir iş ortamı oluşturulması gerekmektedir.

Günümüzde iş dünyası ile insan hakları ilişkisinde çok uluslu şirketler özel bir öneme sahiptir. Pek çok ulus devletten daha büyük ekonomik ve toplumsal güce sahip bu şirketler farklı ülkelerde toplumsal hayatı önemli ölçüde etkilemektedir. 1990’lı yıllardan itibaren küreselleşmenin artmasıyla, çok uluslu şirketlerin insan hakları alanında birtakım sorumlulukları öne çıkmaya başlamıştır. Bu şirketlerin insan haklarına uygun davranmalarına yönelik mekanizmaların geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Küresel düzeyde BM ve benzeri kuruluşlar tarafından oluşturulan iş dünyasında insan haklarını düzenleme ve geliştirmeye yönelik rehber ilkelerin ve sözleşmelerin bağlayıcılığı ve yaptırım gücünün artırılmalıdır.Hukuka uygun olan bir şey ahlaka uygun olmayabilir, bu yüzden vicdan önemlidir. Ahlak, piyasa iradesinin üzerinde bir vicdan iradesinin oluşmasını sağlayan güçlü bir dayanaktır.Üretici, tüketici ve toplumun memnuniyetini ve haklarını tesis eden bir iş yapma anlayışının yerleştirip yaygınlaştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda iş dünyasının ahlaki ilkeler temelinde yeniden yapılandırılması önem arz etmektedir.Özel sektör ve kamuda iş ahlakının yaygınlaşması için, tüm çalışma alanlarında iş ahlakı ilkelerini temel alan bir anlayışın geliştirilmesi ve kurumsal yapıların oluşturulması gerekmektedir.

Ahlaki ilkeler eskiden beri var olan ve sosyal düzeni ve adaleti sağlayan bir niteliğe sahiptir. Ahilik sistemi asırlardır bu topraklarda başarıyla uygulanmıştır. Ahilik zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında iyi ve sağlam ilişkiler kurulmasını sağlamış, hem üretimi hem de sosyal düzeni tesis etmiştir. Bu yüzden ahilik sisteminden bugüne yönelik uygulamalarının geliştirilebileceği çalışmalar yapılmalıdır.” (4).

Devletin ve toplumun kalkınması ve ilerlemesi için nitelikli çalışmalarına bir yenisini ekleyen İGİAD yönetimini, İş Ahlakı Zirvesi’nde kıymetli birikimlerini paylaşan konuşmacıları, zirvenin başarıyla tamamlanmasında görev alanları ve katılımcıları yürekten tebrik ediyorum. Yoğun emek mahsulü bu zirvenin çıktılarının devlet erkânı gerekse toplum nezdinde hak ettiği ilgiye mazhar olması temennisiyle…

Kaynaklar:

https://igiad.org.tr/, 11.11.2019.http://isahlakizirvesi.com, 11.11.2019.tiaz-19, 11.11.2019.TIAZ19_Bildirge.pdf, 11.11.2019.

TÜRKİYE İKTİSADİ GİRİŞİM VE İŞ AHLAKI DERNEĞİ, İGİAD, TÜRKİYE İŞ AHLAKI ZİRVESİ 2019, NİHAT ERDOĞMUŞ, AYHAN KARAHAN, ENGİN YILDIRIM, MUHARREM KILIÇ, REŞAT PETEK, MUHARREM BALCI, ŞEKİB AVDAGİÇ, ŞEREF MALKOÇ, KAMU BAŞDENETÇİSİ, BM İŞ DÜNYASI VE İNSAN HAKLARI REHBER İLKELERİ,