Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin Libya’ya uyguladığı silah ambargosunu denetlemek için 31 Mart 2020 tarihinde “İrini” adı verilen askeri bir operasyon başlatma kararı aldı. AB Konseyi, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası kapsamında aldığı bu kararla nihai amacının Libya’da barışın yeniden tesis edilmesi olduğunu duyurdu. Bu yüzden de operasyona Yunanca “barış” anlamına gelen,“İrini” adı verildi.
İrini Operasyonu’nun başlıca amacı, Libya’ya yasadışı yollarla gönderilen silah ve diğer askeri malzemenin sevkiyatını engellemektir. Ayrıca yasadışı petrol ihracatı ve insan kaçakçılığıyla mücadele, operasyonun kapsamı içerisinde yer alıyor. Buna göre hava, uydu ve deniz araçları vasıtasıyla tespit edilenşüpheligemilere denetlemeler yapılacak ve böylece adı geçen yasadışı faaliyetlerin durdurulması sağlanacaktır. Tuğamiral FabioAgostini tarafından komuta edilen ve karargâh merkezi Roma’da bulunanaskeri operasyonunfaaliyet süresinin 31 Mart 2021’e kadar devam etmesi planlanmaktadır.
Libya’da Rusya, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır Hafter’e arka çıkarken, Türkiye, Katar ve İtalya’nın da Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Fayiz es-Serrac liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) destek verdiği görülmektedir. Türkiye, Katar ve İtalya’nın Libya’ya yönelik desteği uluslararası hukuk dairesinde cereyan ederken benzer durum Fransa’nın başını çektiği blok için söz konusu değildir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, İrini Operasyonu’nun Fransa’nın talebi doğrultusunda hayata geçirilmesidir. Fransa’nın Suriye, Kıbrıs, Ermeni Meselesi ve Libya konusunda Türkiye’ye karşı sert bir politik tavır içerisinde olduğu bilinmektedir. Her ne kadar İrini Operasyonu’nun komuta merkezi ve idaresi İtalya’da olsa da Akdeniz’deki denetimlerde Fransız donanmasının daha aktif bir pozisyon alacağı aşikârdır.
Bu nedenle Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta koşulsuz bir şekilde Yunanistan’ı, Suriye’de PKK/PYD’yi, uluslararası kamuoyunda Ermeni lobisini ve Libya’da gayrimeşru Hafter güçlerini destekleyen Fransa’nın İrini Operasyonu’nda tarafsız bir politika icra etmesi mümkün değildir. Nitekim bu vaziyet, Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın İrini Operasyonu’na ilişkin açıklamalarında bir kez daha su yüzüne çıktı.
Serrac, operasyonun, “darbeci General Halife Hafter’esilah ve mühimmat taşıyan sınırların dışında icra edildiğini” belirterek Libya’nın meşru hükümeti olarak operasyonukabul etmediklerini duyurdu. İrini Operasyonu’nun denetim sahası deniz ulaşımıyla sınırlıdır. Ancak Hafter’e sağlanan her türlü destek çoğunlukla hava ve kara yoluyla sağlanıyor. Başka bir ifadeyle İrini Operasyonu’nun, Hafter’e verilen desteği doğrudan hedef almadığı, buna mukabil büyük ölçüdeLibya Hükümeti’ne yapılanmeşru yardımları denetim altına almayı amaçladığı söylenebilir. Zira Libya Hükümeti’nin siyasi ve askeri varlığı limanlara ulaşacak yardımlara bağlıdır.
Bu perspektiften bakıldığında Hafter’e askeri veya diplomatik itibar kazandırmak için her yolu deneyen Fransa’nın İrini Operasyonu şemsiyesiyle Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım 2019 tarihindeimzalanan mutabakat muhtıralarını baltalamaya çalıştığı açık bir şekilde fark edilmektedir. Türkiye’nin askeri desteğini yoğunlaştırmasının ardından Hafter’in saldırıdan savunmaya geçmesi, sivillere yönelik işlediği suçlar nedeniyle de uluslararası kamuoyu desteğini yitirmesi, Libya’da barışı ve demokrasiyi tesis etmekten ziyade kendi çıkarlarını pekiştirmeyi murat eden Fransa cephesinin planlarını altüst etmeye yetti.
Öyle ki bu cephenin, Hafter’in yerini doldurabilecek, uluslararası kamuoyunun desteğini kazanabilecek, askeri geçmişi olmayan, niyeti aynı fakat sureti farklı, alternatif sivil isimler aramaya başlaması, bu duruma işaret etmektedir.