İsrail’in saldırgan başbakanının canı her geçen gün biraz daha sıkılıyor. İsrail meclisinde hararetli tartışmaların ve sorulan hesapların odak noktasında Netanyahu var.
20 binden fazla Filistinli ve yüzlerce İsrail askerinin ölümünden sonra bile savaşın devam etmesinde Netanyahu’nun kişisel çıkarları rol oynuyor. Ancak Bibi’nin savaşın bittiği günün ertesinde, bir planı olmadığı da ortada. Çatışmanın sona ermesi, Netanyahu'nun da sonu anlamına geliyor ki bu da henüz kimsenin, bundan sonra Bibi’nin ne yapacağını konuşmadığı anlamına geliyor. Gazze’deki işgalin yol açtığı felaket, mevcut hükûmetin altından kalkamayacağı bir bedele dönüştü. Hedeflerden ziyade bir panik havasının hâkim olduğu hararetli meclis oturumları, Netanyahu’yu daha da terletmeye devam ediyor.
İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi eski başkan yardımcısı Eran Etzion’un bu anlamda nokta atışı bir tespiti var: 'Netanyahu için her ne şekilde olursa olsun savaşa devam etmek, iktidarda kalmayı sürdürmek demektir.'
Buna göre İsrail'in Gazze'deki stratejisi, esasen başbakanın siyasi ihtiyaçları etrafında şekilleniyor.
ÇIKMAZA SÜRÜKLENİYOR
İsrail’in yıldızı sönen başbakanı, siyaseten hayatta kalmak için her şeyi yapıyor ve bundan sonra da yoluna böyle devam edeceği anlaşılıyor. Ancak attığı adımlardan istediği sonucu elde edemediği de ortada. İçeride durumlar oldukça karışık. Geçen hafta gündeme gelen ‘üç İsrailli esirin askerler tarafından öldürülmesi’ hadisesi, Tel Aviv’de binlerce kişinin katıldığı protestoların artarak devam etmesi, esir takası konusunda ailelerin ısrarlı talepleri gibi hesaplanmamış durumlar İsrail kabinesini zora soktu.
Esirlerin ailelerinin yürüttüğü kampanyanın şiddeti ve etkisinin artarak devam etmesi bekleniyor. Netanyahu ile yaptıkları son görüşme, ailelerde büyük bir öfkeyle sonuçlanmıştı. Başbakan, 5 Aralık'taki görüşmenin ses kayıtlarına göre, siyasi kariyerini esirlerin hayatının önüne koymakla suçlanıyor.
İsrail'in Kanal 12 televizyonunda yayınlanan bir kayıtta, esirlerden birinin annesi, Savunma Bakanı Yoav Gallant'a bağırarak ondan herkesi sağ salim geri getireceğine dair söz vermesini talep ediyor:
"Oğlumu senin ya da buradaki ileri gelenlerden herhangi birinin kariyeri için feda etmeye hazır değilim. Gerçekten hazır değilim. Oğlum vatanı için ölmeye gönüllü olmadı. O evinden ve yatağından kaçırılan bir sivildi."
Tüm bu olanların ışığında Netanyahu’nun Hamas'a taviz olarak yorumlanacak her kararı, onun geleceğini daha da büyük bir çıkmaza sürükleyecektir.
BATILI PARMAKLAR BİBİ’Yİ GÖSTERDİ
Netanyahu, ABD desteğini kaybediyor. 115 bin ton ağır mühimmat desteği ile Amerikan yönetimi, kendi ikbalini de tahrip etmeye başlayan bu ‘Netanyahu düşkünlüğü’nün bedel hesabına girişti. Hâl böyle olunca da çarkın yönü değişmeye başladı. Beyaz Saray’dan Bibi’ye yönelik olarak ‘hevesini aldın, artık oyuncaklarını topla ve içeri gir!’ kıvamında üstü kapalı uyarılar gelmeye devam ediyor.
Analistlere göre Gazze'yi yaşanmaz bir yer hâline getirip bu toprağın asıl sahiplerini yok etmeyi hedefleyen işgal, ABD'nin baskısıyla bir ay içinde sona erebilir. Ancak çatışmanın bütünüyle biteceği düşünülmüyor. İsrail'in yoğun bombardımanı sona erse bile daha düşük yoğunluklu bir çatışma döneminin başlayacağı ileri sürülüyor. İsrail’in, kendi askerlerini, konuşladığı bölgelerden çıkarmamakta ısrar edeceği üzerinde duruluyor.
Öte yandan İsrail'de ‘Hamas'ı çökertmek’ adı altındaki savaş hedefinin, gerçekte ne anlama geldiği de artık daha sık tartışılıyor.
Kesin olan bir şey var. Gazze'nin yıkımı, gelecekteki herhangi bir İsrail hükûmetini büyük bir sorunla karşı karşıya bırakacak.
Netanyahu ile aynı ipe tutunanlar, onunla birlikte düşeceklerini anlamaya başladı.
Peki, o ipi çeken ile 115 bin ton mühimmatı gönderen aynı el olamaz mı?