Fenerbahçe-Galatasaray derbileri Türk futbol tarihinin en büyük ve en aksiyonlu maçlarıdır. Hatta Avrupa’nın sayılı derbileri arasında yerini almaktadır.
Bu iki devin karşılaşmaları haftalar öncesinden taraflı tarafsız futbol severleri meşgul ederken aynı şekilde maç oynandıktan sonrada yine haftalarca gündemden düşmeyen atışmalara sahne olur. İşte yine böyle bir heyecanı yaşadık 20 Kasım Pazar akşamı. Çok şükür olaysız herhangi bir sıkıntı olmadan maç bitti çünkü uzun bir aradan sonra taraftar yasağı kaldırılmasıyla sarı kırmızılı taraftarlarda Kadıköy’de takımlarını desteklemek için stattaki yerlerini almışlardı. Kadıköy’de 17 yıldır galibiyet yüzü göremeyen Galatasaray 18. yılınada tarihin tozlu raflarına yelken açmış oldu. Acaba o sezon bu sezonmudur fikriyatı ise bir başka bahara kalmış oldu. Fenerbahçe ise bir kez daha ezeli rakip ebedi dostunu eli boş göndermenin gururunu yaşadı. Aslında cim bomun hocası haklı olarak araya bir galibiyet sıkıştırırda Galatasaray tarihine geçermiyim hayali ile belliki bir hafta boyunca kendini kandırmış. Galatasaray’ın oynadığı oyundan ben bunu çıkardım. Aklın yolu birdir beyler futbol oyunundada değişmez bu hesap her zaman doğru birtanedir ikinci bir doğru olmaz olamaz. Başta teknik adam olarak bu maç için çalışman gereken dersi basite almışsın hiçbir şekilde doğru hazırlamamışsın takımını ilk atağına bile 50. dakikadan sonra ancak çıkabiliyorsa koca Galatasaray kusura bakma bu senin yanlışlarının eseridir Riekerink Bey.
DAHA ÇOK İSTEYEN MAÇI KAZANDI
Saha içine dönecek olursak ilk çeyrek sürede her iki takımda birbirlerini tartarak yoklayarak geçiştirdiler. Bu dakikalardan sonra gözle görülen Fenerbahçe’nin rakibine oranla maçı ve skoru çok daha isteyen taraf olmasıydı. Dakikalar ilerledikçe sarı kırmızılılar kaderlerine razı ve mahkûm bir oyun anlayışıyla dar bir çemberin içinde kala kaldılar çıkamadılar pas trafiği düzensiz ve isabetsizdi. Fenerbahçe’de ise üç önemli eksiğe rağmen süre alan diğer oyuncular bu derbide üç puanın ve galibiyetin getirisini daha iyi algılamış olacaklarki bir tane kötü oyun sergileyen isim aradık ve bulamadık desek haksızda sayılmayız hani. Ozan Tufan ve dahada önemlisi Mehmet Topal gibi sahanın tamamını parselleyerek takımının yükünü omuzlayan yürekli adam ile iş ahlakına sonsuz itina gösteren Lens gibi önemli bir hücum silahından yoksun Kadıköy’ün çimlerine çıkan Fenerbahçe’nin rakipten çok kendilerinin ne yapacağı merak konusuydu. Lakin ilk yarı golsüz bitecek diye beklerken Alper Potuk’un akıl dolu pasında Şener’i kaçırması Şener’inde Van Persie bakarak ve bilinçli şekilde topu önüne çıkarması akabinde pozisyonun golle sonuçlanması işte futbolda bunun adına oyun zekası derler.
DİCK ADVOCAAT FARKI
Robin van Persie’ye ayrı bir parantez açmak lazım pozisyon alma adına bulunması gereken her yerde sürekli var attığı ilk golde bunun çok net ve çok güzel bir örneğidir. Gol vuruşunda dikkat ettiyseniz eğer tek hamlede ayaklarını ustaca kullanması Galatasaray kalecisi Fernando Muslera’yı çaresiz bırakması futbol adına sadece bir yıldız oyuncu becerisidir ve yıldız oyuncular böyle maçlarda ortaya çıkarlar. Sanırım Sarı Kırmızılılar daha uzun bir süre Rahmetli namı değer Müslüm babanın ”İtirazım Var” şarkısını okuyacaklar ben hep yenilmeye mahkûmmuyum diye Fenerbahçeliler ise 18 yıla dem vuracaklar futbol sadece küçük ama gülümseten atışmalarda, kızdırmalarda kalsın. Bu bir rekabettir ne ilk nede son olacaktır. Yine yeniden heyecanlı bir derbiyi geride bırakırken futbolun doğrularını yaparak kazanan taraf kurt hoca Dick Advocaat’ın Fenerbahçe’si olmuştur. İnsanoğlu hayal ettikçe yaşar, yaşadıkça hayal kurar hayaller içinde iki gollü gerçeğe uyanan Riekerink Bey hocayıda hor görmemek lazım.
Allaha emanet olun…