İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım 50. günü doldururken özellikle de çocukların ve savunmasız insanların katledilmesine yönelik dünya ölçeğinde bir karşı duruş sergilendiğine tanıklık ediyoruz.
Öyle böyle değil, kimi yerlerde yüzbinlerce insan sokaklara döküldü ve ısrarla İsrail’in bu insanlık suçunu protesto etti.
Protestocular sadece İsrail’i telin etmekle kalmadı elbette.
Birçoğu kendi ülkelerinin yönetimlerinin İsrail yanlısı tutumunu da şiddetle eleştirdi ve Fransa örneğinde olduğu gibi sonuç da aldı.
Doğrusunu isterseniz başta ABD olmak üzere İngiltere, Fransa, İrlanda, İspanya ve hatta Hollanda’da tanık olduğumuz bu türden etkili bir karşı çıkış benim açımdan beklenmedik bir durumdu.
Bugüne kadar ‘Batılıların’ insaniyeti böylesine önemsediğini ve kimi yerlerde bedel ödemek pahasına karşı çıktığını görmemiş olmamızdı anılan gelişmeyi beklenmedik addetmemiz…
Şükür ki bizi yanılttılar…
Aslında Batı’nın iki yüzü var.
Birisi, son yıllarda aşırı sağın şahsında yükselen faşizm, diğeri hiç şüphe yok ki yukarıda övgüyle sözünü ettiğimiz insaniyeti öne çıkaran asil duruş…
Yabancı düşmanlığı ile başlayan ve kelimenin tam manasıyla faşizmde karar kılan bu ‘aşırı sağ’ yükseliş, insaniyet mücadelesi veren kesime nazaran hayli fazla elbette.
Hatta rahatlıkla dominant unsur, bahsini ettiğimiz yükselen faşizmdir diyebiliriz.
Zaten bu yüzden insani değerler bağlamında isyan eden bu azınlığın tavrı çok büyük bir önem ve değer kazanıyor.
İnsani değerleri öne çıkaran ve İsrail’in Gazze’de soykırım uyguladığını yüksek sesle haykıran vicdanlı Batılılar, bundan başka olarak insanlığa iki ayrı hususta da ciddi bir iyilikte bulunmuş oldular.
Birincisi, yükselen bu ses hiç şüphesiz ki İsrail’in yaptığı zulümlere itiraz edildiğinde baş gösteren ‘antisemitizm’ suçlamasını etkisizleştirecek bir mahiyete sahip…
Açıkçası bu ahlaksız argümanla zulmü meşrulaştıranlar, bu kez duvara fena tosladılar…
İkincisi ise küresel sermayenin ve siyonizmin kontörlündeki medyanın gözle görülür bir şekilde gerilemesi idi…
Bu anlamda genellikle kötülüğün ve çirkinliğin yayılmasında başrol oynayan ‘sosyal medya’ bu sefer kötülerin ipliğini pazara çıkarmada başrol oynadı.
Yaptığı yayınlarla ve soykırımcı katillerin paylaşımlarını kaldırmasıyla öne çıkan X’in (Twitter) sahibi Elon Musk’ın, küresel sermayeye âdeta meydan okuyan tavrı hafızalarda yer edecek cinsten bir insani duruş oldu.
Tam bu noktada, Filistin halkının ‘planlanmış bir soykırımdan’ geçirildiğini söyleyen ve İsrail’e yaptırım uygulanmasını isteyen İspanya Sosyal Haklar Bakanı Ione Belarra’nın da hakkını teslim etmemiz lazım.
Hakşinas duruşuyla mazlum halkların ve Gazzelilerin gönüllerinde taht kuran bu değerli hanımefendi ne yazık ki mezkûr asil tavrının bedelini bakanlıktan alınarak ödedi.
Sonuç itibarıyla Batı’da, iş birlikçi yönetimlerin aksine vicdanlı ve insaniyeti öne çıkaran karşı duruş bariz bir biçimde kendini gösterdi.
Bu da tüm dünyanın ‘insanlık adına’ ümitvar olması için geçerli bir neden doğrusu.
İşte bu yüzden ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!’ sloganı bu defa ‘İnsanlık onuru İsrail’i yenecek!’ şeklinde somut bir veçhe kazanmıştır.