Ülkemize inanıp yaşadıkları zulümlerden vatanımıza sığınan sığınmacılara özellikle Reina saldırısından sonra ciddi yaptırımlar uygulanmakta. OHAL sürecinin kapsadığı hukuki yetersizliklerden ötürü korku ve acı içinde olan sığınmacıların haklarını savunmakta zorluk çeken avukatlarınsa tek istediği Geri Gönderme Merkezleri’nin acilen açılması…
Saldırıdan sonra ülkede yaşayan Afganistan, Pakistan, Kırgızistan, Mısır, Özbekistan, Suriye asıllı ne kadar göçmen varsa gözaltına alınmaya başlandı. Haklı yahut haksız demeden, herhangi hukuki bir geçerliliğe dayandır(a)madan gözaltına aldıkları yüzlerce sığınmacı kardeşlerimiz, 15-20 metrekarelik nezarethanelerde günlerdir tıkılı kalıyor. Hasta, yaşlı, çocuk, genç demeden alınan sığınmacılar, insan hakları ihlalleriyle karşı karşıyalar.
**
“Örneğin; Özbek uyruklu Giyosjon, felçli olmasına rağmen sınır dışı işlemlerinin tamamlanması amacıyla 4 gündür Pendik Esneyeli Karakolu’nda tutuluyor. Yürüyemediği ve refakatçisi bulunmadığı için 4 gündür tuvalet ihtiyacını nezarethanede gideren şahsın ne zamana kadar tutulacağı belli değil.”
**
Eskiden yakalanan sığınmacılar, Kumkapı’daki İl Göç İdaresi’ne bağlı Geri Gönderme Merkezleri’ne konulurdu. Fakat 19 Kasım 2016’da Geri Gönderme Merkezi’nde yangın çıktıktan sonra merkez, ağır hasar aldı ve kullanılamaz hale geldi. Hasar alan ve kullanılamayan merkezin kullanılamaz hale gelmesi, yenisinin de hala faaliyete geçmemesi haliyle bu ağır süreci yanında getiriyor ve bu ağır süreçte hastalar ve çocuklar dahi günlerce nezarethanelerde bekletilerek işkencelere maruz kalıyor.
Ülkemizde bulunan sığınmacılara destek çıkan bir kurum var: “Uluslararası Mülteci Hakları Derneği” Lakin dernek, bu süreci tek başına çözmekte yetersiz kalıyor. Çünkü ilk olarak, toplanan sığınmacıların fazla sayıda olmaları sebebiyle hukuksal bağlamda yetişebilmek mümkün değil. Yetişmek için gece gündüz demeden uğraşsalar bile toplanan sığınmacıların apar topar biletleri alınıp ülkelerine gönderiliyor. Ülkesinde tek suçu Müslüman olması olan ve Müslüman olduğu için idam kararı bile verilmiş sığınmacıların sorgusuz sualsiz ülkesinde ölüme gönderilmesi de haliyle insanlık adına sorun teşkil ediyor. İkinci problem ise avukatlar, sürece itiraz edip süreci uzatmak isteseler bile yine OHAL sürecinin etkisiyle serbest bırakılmayı talep edecekleri hiçbir hukuki yol bulunmuyor.
**
Karakollarda tutulan sığınmacıların durumunu analiz etmek amaçlı nezarethanelere gittik. İçlerinden birinin adı Aziz’di. Kırgız Aziz. Görünce tanıdı direk beni. Babasını görmüş gibi sevindi adamcağız. Yarım yamalak Türkçesiyle derdini anlatmaya çalışıyordu. 3 çocuklu Aziz, neden orada olduğundan bihaber… Çocuklar da küçük he. Biri 3, biri 2, biriyse daha bir yaşında bile değil. Abi, diyordu; “can güvenliğimiz yok, çocuklar küçük, namaz bile kılamıyoruz orada! Lütfen yardımcı olun, göndermesinler…”
**
Olabilir miyiz Aziz, nasıl söz verelim?..
Son olarak, devletimize çağrım/ızı yenilemek isterim; önce tedbir sonra tefekkür, der atalarımız. Eyvallah. Lakin madem tüm mülteciler alınıyor, Geri Gönderme Merkezi acilen açılıversin de bari sığınmacılar ülkemizde (belki de son günlerinde) insanî muamele görsünler.
Sonuçta alıştık “kurunun yanındaki yaş” tesellisine…