Sosyal bir varlık olan insan yaşamı süresince mutlaka bir diğerine ihtiyaç duyar.
Hem insan dediğimiz varlığın dünyaya gelmesi için de sebepler karşı iki insan cinsinin bir araya gelmesine bağlanmıştır.
Dünyaya gelen çocuk hayatını idame ettirebilmesi; gerek fiziksel gerekse de psikolojik ihtiyaçlarını tamamlayabilmesi için uzun süre yine kendi cinsine ihtiyacı kaçınılmazdır.
Zerreden küreye hayatın her alanında etkileşim, karşılıklı iletişim anlamında yardımlaşmanın devam ettiğini görürüz.
İnsan, kendi vücudundaki organlar arası karşılıklı yardımlaşma/iletişim/etkileşim ile vücut varlığını bir harmoni içerisinde yürütür.
Bu organlar kendi aralarında yardımlaşmayı/etkileşimi bırakırsa orada bütün bir bedenden söz etmek mümkün olmayacaktır.
Bu manada insan sürekli bir paylaşım/yardımlaşma içerisindedir.
İnsanı yeryüzüne halife olarak tayin eden Yüce Allah MâideSûresi 2’nci ayette “İyilik(birr) ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir” buyurur.
Yardımlaşma ve paylaşma adına ortaya koyduğumuz bilinçli eylemlerimiz bu ayetle bir taraf oluyor; yardımlaşma içerisinde olduğumuz herbir eylemimiz ya hayır yolunda veyahut da şer yolunda lehimize veya aleyhimize sonuçlar doğuruyor.
Kendisine vicdan bahşedilen insanın fıtrat toprağında yardımlaşma tohumu vardır.
İnsan çiftçisine düşen ise bu tohuma gerekli ilgi ve alakayı göstererek onun yeşermesi için çaba sarfetmesidir.
Yardımlaşmak en güzel boyutuyla karşılıksız vermek fiilinde tezahür eder.
Hatta mü’min aldığının değil, verdiğinin kendisine döneceği bilinci ile hareket edendir.
Allah yolunda infak edilen herbir şey, ahirete iman eden mü’minler için karşılarına kat be kat çıkacak imkân ve fırsattır aynı zamanda.
Allah yolunda verdiklerimiz ve sarfettiklerimiz bir kayıp anlayışı içerisinde değil, ahirete yapılmış bir yatırım olarak bakılmaktadır.
İnsanlar hayatlarını farklı farklı yaşam seviyeleri, şartları içerisinde idame ettirirler.
Kimi fakir, kimi zengin; kimi sağlıklı, kimi sağlıksız; kimi mağdur, kimi iyi imkânlar içerisinde yaşamlarının o anını sürdürürler.
Değişken olan bu durum, seviyelerin ve şartların farklılığı insanlar arası yardımlaşmak için bir imkân oluşturmaktadır aynı zamanda.
Aksi halde mazlum ve mağdur olmasa; fakir ve ihtiyaç sahibi bulunmasa eldeki maddi imkan nasıl paylaşılacaktır?!
İnsanın sahip olduğu, daha doğrusu sahibi olduğunu düşündüğü fakat kendisine emanet edilen, şey ya da şeyleri paylaşarak yardımlaşması bir erdemdir.