Her insanın her zaman ve her durumda Allah’a (cc) açık bir kapısı mutlaka vardır. Karşımızda Allah’ın (cc) sevdiği, yaşattığı, koruduğu ve Kendisine kulluk sınırları çerçevesinde, dünyaya ve içindekilere özel bir katkı sunsun diye gönderdiği bir kulu var. Kuluna saygı duymak, Allah’a (cc) saygı duymaktır. Özen gösterilmeyen hiç bir şey, özgün halini koruyup olması gerektiği gibi gelişip büyüyemez çünkü özensizlik tahribat oluşturur.
İnsan, fikir ve düşüncelerini kendince sağlam bir kaynağa bağlama ihtiyacındadır. Bu kaynak kişiye ve duruma göre şekil değiştirebilen, yani beşer üretimi bir ideoloji ya da fikir akımı olursa, insan o kaynağın gösterdiği istikamette hareket eder ve onun sonuçlarıyla karşılaşır. İnsanlık tarihi boyunca, insanın kendisinin ürettiği hiç bir fikir, insana ve topluma kalıcı bir huzur getirmemiş ve bir süre revaçta kalsa bile, daha sonra iflâs etmiştir. Çünkü kullarını en küçük detayına kadar bilen, özenle yaratan Allah (cc), onun için neyin önemli olduğunu, ne olursa ve nasıl olursa fıtratına en yakın hali koruyacağını bize bildirmiştir. İlâhi kaynaklı inanç sistemleri ise, tarif edilene ne kadar uygun yaşanmışsa o kadar ideal formu korumuş, bu çizgiden ayrılınca sıkıntılar başlamıştır.
İnsan, gören herkesi hayran bırakacak nice güzel yetenekler ve değerler saklamaktadır. Tohumun önce toprağa düşmesi, sonra güneş ve su ile buluşması halinde çekirdek çatlar ve içindeki öz açığa çıkar. İnsan da değer gördüğü ve özenle davranıldığı zaman, cevherindeki özellikler toprağa düşmüş gibi olur. Ondan sonrası ise, sevgi güneşi ve dua yağmurlarına bağlıdır. İyilik potansiyelinin harekete geçmesi, gönül ile irtibata bağlıdır. İnsan insandan değer gördükçe kendisini açar ve sevgi açığa çıkar. Sevginin açığa çıkması ile insanın iyi vasıfları harekete geçer. Çünkü sevgi değer gördüğü yere akar.
İnsan aklı mantıklı bulduğu şeyi yapmaya eğilimlidir. Allah’ın (cc) her yapılanı gördüğü, meleklerin kaydettiği ve en ufak bir iyi niyetin bile zayi olmayacağını Kuranı Kerimde buyuruyor. Buna inandığımızda, “O kadrimi bilmedi”, “İstismar etti”, “Vefasız”, “Emeklerim boşa gitti” gibi daha kullandığımız nice cümleler çöpe gider. O zaman şu inanç bütün haşmetiyle aklımızda, yüreğimizde ve bütün hayatımızda olur; “Allah biliyor, bu bana yeter.”
O zaman işin başı, inancımızın sağlam ve derinlikli olmasıdır. Özellikle anne babadan alınan sağlam bir din – Allah (cc) algısı, sonradan üzerine konacaklarla güçlü bir imanın alt yapısı olabilir. Bu da, insanın insana, hayata ve olaylara bakışını yüz seksen derece etkiler. O zaman en acil ihtiyacımız; dini doğru anlamak ve birinci elden yani Allah’ın (cc) elçisi Peygamber efendimiz (sas) anladığı ve yaşadığı gibi Kuranı kerime yaklaşmak. Bu kendimizi anlamamız ve değerli bulmamız ve dolayısıyla da karşımızdakini değerli bulmamız anlamına gelir. İnsan değer gördükçe insan olduğunun farkına varır. İnsan iyi muamele gördükçe, potansiyel değerleri açığa çıkar. Özet olarak, insana iyi ve saygın davranmak, Allah’ın (cc) kulları üzerindeki hakkıdır.