“Önce zarar verme”
Tıptaki bu kural, aslında hayatın her alanında geçerlidir. Korumanın ilk adımı zarar vermemektir, bu ise mutlaka bilgi ve bilinci gerektirir. İlgilenmediğimiz, özen göstermediğimiz her şey, gerçek vasfını kaybeder. Elimizden bıraktıklarımız düşer ve kaybolur. Sevmek ve değer vermek demek, mutlaka özenli bir ilgiyi göstermek demek olmalı. Eğer bunlar yok ise, biz seviyoruz ve değer veriyoruz zannetmişizdir ki “Zanlarla amel edilmez” diye de bir gerçeğimiz var.
Sevgi dıştan içe değil, içten dışa büyür
Sevginin bir insanı kuşatması, sevilerek değil severek oluşur. Aslolan sevginin bir insanın gönlünde kök salıp onda var olması ve yayılmasıdır. Dışarıdan gelen sevgi ile insan kendisini beslemeyi beklerse, sevgiye bağımlı olur, kimden sevgi görürse oraya akar, bulamazsa yoksunluk krizi yaşar çünkü kendisinde var olmayan bir şeyi sürekli dışarıdan dilenmek zorunda kalır.
En büyük açlıklardan birisidir sevgi
İnsan karnı aç olsa sabreder, parası olmazsa çalışır kazanır, borç alır bir şekilde idare eder fakat sevgisiz kalırsa krize girer çünkü hem beynin en kalbin sağlıklı çalışabilme şartıdır sevgi. Sevmeyi çocuklarına en büyük erdem diye öğretemeyen anne babalar, hayatlarında gönüllerine güneş doğmayacak bir evlât yetiştiriyorlar demektir, ta ki sevilmenin değil sevebilmenin insanı insan yaptığını öğrenip bu açığı kapatana kadar, bu da çok kolay değildir.
En güçlü koruma bünye direncini artırmaktır
Önce kendisini sevmek, korunmanın başıdır çünkü Allah (cc) her kulunun hamurunu sevgi ile yoğurmuştur. Kendisini ve kendisinin dışındakileri Allah’tan (cc) dolayı sevmek ibadettir. Her şeyi sevmek, her sevdiğimiz şey ile kendimizi güçlendirmemiz demektir. Kendini sevebilmek; sevgiyi tanımak, üretmek ve iletmek için şarttır. Kendini sevmeyi bilmeyen Rabbini de (cc) sevemez. Bu gerekçe ile sevginin öğrenilmesi, hayata tutunmak ve varlığının manasını kavrayabilmek için ilk şartlardan birisidir. Koruma işte tam da bu noktada devreye girer. Sevgi bir gönülde yerleşirse, orada kökleşir, dal budak salar ve artık her halinde sevginin izi görünür. “Güçlü rüzgârlar, kökü derinlerde olan ağacı sallar sarsar fakat deviremez. Ağaç için bir iyilik yapmamız gerekse yapılacak şey, güçlü rüzgârları engellemek ya da ağacı koruma altına almak değildir. Ağacın derinlere kök salmasına zemin hazırlamaktır.”
Kurallar korunmamız içindir
Rabbimizin (cc) “Harama yaklaşmayın” emri, biz Müslümanlara kesin bir hükümdür. Kim emredileni yani sınırları bilmezse hükme itibar etmez. Bu da bereketsizliği, zincirleme yanlışı ve derinlere düşmeyi getirir. Yanlış yolda ne kadar ilerlersek, geri dönüşümüz gidişimizden daha zor ve çetin olacak şekilde meşakkatli olur üstelik gittiğimiz yanlış yollarda kaybettiklerimizi, geri dönüşte bulma şansımız yoktur. Bir atasözümüzde, “Dökülen kabını doldurmaz” denir. Buna ilâve olarak, bizim zihnimizi bozacak görüntülerden, duygu oluşturacak haram temaslardan, bize “Bu yanlış yapma” diyecek, imanımızı güçlendirecek bir bilgi akışı ve bilinç, doğru bir çevre, korunmayı isteyen her insan için şarttır. Bunların en başında ise, Rabbimizden (cc) samimiyetle dua ve ibadetlerle, yürek dolusu talepte bulunmaktır.