“Söyleyeyim mi nedir kalp gözüyle gördüğüm aşkın manasını
Saf güzelliğin ruh aynamızda yansıyan parıltısıdır aşk…”
Dizeleriyle ilahî aşkın tarifini yapmış Molla Ahmed El-Cezerî. Büyük mutasavvıf , bilge , fen bilimlerine de vâkıf bir alim ve şair. Cizre’de yaşadı. Kürtçe divan sahibi. Şeyhülislam Yahya , Bâki , Nef’i’nin çağdaşı. Cizre’nin yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden biri
Günümüzden yaklaşık 900 sene önce Artuklu sarayında bir Cizreli… İsmail Ebu-l İz bin Razzaz El Cezerî. Kısaca Ebu-l İz El Cezeri. Sibernetik biliminin kurucusu. Mühendislerin pîri. Fizikçi, nakkaş, heykeltraş, astronom. Dünyada ilk defa Otomatik Kontrol Sistemlerini tasarladı ve mucidi olduğu 60 kadar makinede uyguladı. Dünyada ilk robotu yapan bilim adamı. Batı bizden çok önce tanıdı onu. Makinelerin teknik çizimlerinin de bulunduğu kitabı batı dillerine tercüme edidi. Yaptığı makineler yüzyıllarca sonra batılı mühendislerce yeniden üretildi.
Cizre’ye döneriz yeniden, günümüze gelelim.
Son yıllarda sağlanan istikrar ve ekonomi politikalarının tavizsiz uygulanması neticesi kişi başına düşen milli gelirde on bin dolar seviyesinibulduk. 2001’de tamamen batmış bir ekonomiden bu günlere ulaşmak kolay olmadı elbette ama en dik yokuşun başına geldik. Ülkeler Süper Ligine çıkıp ilk 10 ekonomi arasına girebilmek için 25.000 dolarları yakalamak gerekiyor. Orta gelir tuzağı denen bela. Bu tuzaktan çıkışın tek yolu yüksek teknolojili üretim yapıp ihraç etmek. Kendi ligimizdeki ülkelerden hızlı büyümek… Yani Ar-Ge… Yani inovasyon… Yani ülkenin gerçek gündemi olması gereken konuya yoğunlaşmak…
Geçen hafta İklimlendirmeSanayi İhracatçıları Birliği’nin düzenlediği “3.İklimlendirme Sanayii ve Mühendislik Tasarımı Yarışması”nın ödül törenindeydim.
Birbirinden değerli projelere imza atan genç tasarımcılar bana Ebu-l İz’i hatırlattı. Ebu-l İz’i ve bugünkü Cizre’yi. Ellerine tutuşturulan silah ve bombalarla hendeklerde gelecek arayan gençleri düşündüm. Molla Ahmed El-Cezeri’nin öğretisinden zerre nasiplenmemiş, kalem olması gereken elinde silahla kendi halkının canına kıymaktan, şehirleri yakıp yıkmaktan başka bir yol bilmeyen barbarları düşündüm.
Ebu-l İz’den 900 yıl sonra, tarih boyunca hep medeniyet şehri olmuş Cizre’yi, Sur’uharabeye çeviren zihniyeti lanetledim.
Terör belasını başımıza saranın; birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi muhafaza edersek tırmanılması güç yokuşları rahatlıkla aşabileceğimizi, tuzaklardan kısa zamanda kurtulabileceğimizi çok iyi fehmeden Küresel Güç olduğuna bir kere daha iman ettim.
Tek tesellim bölge halkının bu defa terör örgütüne prim vermeyen tutumu oldu.
Geleceğe kalmadan gelecek o güzel günler…