(Güzel insan Hasan Aydın kardeşimizin ardından…)
Ölüm!.. Zihinlerimizden uzak tuttuğumuz, kendimize, yakınlarımıza, dostlarımıza yakıştıramadığımız ölüm!.. Hiç ummadığımız bir anda Allah bize hatırlatır, ölümün her an peşimizde olduğunu!..
Hep başkalarının öleceğini sanırken bir yakınımızı, bir dostumuzu, bir kardeşimizi kaybettiğimizde ölümün soğuk yüzüyle karşılaşırız.
Hâlbuki yapacak o kadar işimiz vardır ki… Planlarımız vardır hayata dair, gerçekleştirmeyi düşündüğümüz hayallerimiz vardır!..
Arsa, borsa, parsa peşindeyizdir!..
O kadar meşgulüzdür ki dünya ile dünyalık işlerle!.. Ölmeye bile vaktimiz yoktur!..
Sevdiklerimize vakit ayıramayız, büyüklerimizi arayıp soramayız, hastalarımızı ziyaret edemeyiz, ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşamayız, düşkünleri kaldıramayız!.. Çünkü hep daha önemli işlerimiz vardır; hep bir yerlere yetişme, bir şeyleri yetiştirme telaşındayızdır!..
Yine böyle bir anımızda, gaflet içindeyken aldık Hasan AYDIN kardeşimizin, dostumuzun vefat haberini!..
Hâlbuki dokuz ay öncesine kadar beraber futbol oynuyor, geziyor, programlar yapıyorduk!..
Bir anda hasta olduğu haberini verdi bize… Sonra ilik kanseri olduğunu öğrendik… Uygun ilik bulunup ilik nakli yapıldı!..
İyileşecekti, ziyaretine gidecektik!.. Köyünde bize cağ kebabı yapacaktı… Hastalık sürecini konuşacaktık, bir imtihanı nasıl atlattığını anlatacaktı bize…
Ama olmadı… 10 Kasım gecesi vefat haberini aldık!.. İnanamadık, yıkıldık!..
Köyüne yine gittik, ama ne bize cağ kebabı yaptı ne köyünü gezdirdi ne de hastalık sürecini anlatabildi!.. Bizde de dinleyecek takat kalmamıştı zaten!..
11 Kasım’da öğle namazını müteakiben cenaze namazını kıldık!.. Defnettik Oltu’nun Sarısaz köyüne…
Toprağa Hasan kardeşimi koymadık; yüreğimizi koyduk, canımızdan bir parça koyduk!..
Onu hastaneye yolladıktan sonra ” Kalbimizdesin Dadaş…” demiştik!.. Sadece kalbimizde kal dememiştik ki!.. Hep aramıza dönecek umuduyla beklemiştik!..
Güzel insandı!.. Varlığı huzur, yokluğun hüzün sebebiydi!.. Şimdi hep hüzün!..
Bir sıkıntımız olsa sırtımızı gözü kapalı ona dayayabilir, kırılsak rahatça gönül koyabilirdik!.. Bilirdik ki gönül adamıdır, gönül adamları gönül almasını iyi bilir!..
Bizi deni dünyanın deni meşgaleleri ile baş başa bırakıp gitti!.. Geride bizim gibi gözü yaşlı dostlar, kardeşler bıraktı!.. İki güzel evlat, kendisine hayat yoldaşı olmayı başarmış saliha bir hanımefendi bıraktı!.. Gidişiyle yüreğimizi yaktı!..
Ancak Müslüman kardeşleri olarak imanına, ihlasına, insaniyetine şahit bıraktı bizleri!..
Biz de Üstad Necip Fazıl’da bulduk teselliyi:
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!..
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!..
Yine Erdem Beyazıd’ın,
Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm;
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm…
dizesini mırıldandık arkasından!..
Biz senden razıydık, Rabbimiz de razı olsun!.. Mekânın Cennet olsun güzel insan!..
Rabbim, başta hayat yoldaşın hanımefendi olmak üzere, iki evladına, anne-babana, kardeşlerine ve biz sevenlerine sabır versin!..
Evlatlarını salih ve salihalardan, mücahid ve micahidelerden eylesin!..
Hasan Aydın kardeşimize, dostumuza bir Fatiha lütfen!..