Her Ramazan Filistin’de tansiyon yükseliyor ve çatışmalar başlıyor. Nisan ayında İsrail’de toplamda dört silahlı saldırı gerçekleştirildi. İsrail basınındaki haberlere göre bu dört saldırının ikisi DAEŞ tarafından gerçekleştirildi, diğer ikisi ise örgütlü olmayan saldırılar olarak kayıtlara geçti.
Ramazan ayında her Cuma Mescid-i Aksa’da yüzbinler bir araya geliyor. Geçtiğimiz Cuma sabah namazı sonrası Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyen İsrail güvenlik güçleri plastik mermilerle birçok Filistinlinin yaralanmasına neden oldu.
Bölgedeki gazeteci arkadaşlarımızdan aldığım bilgiye göre Cuma geç saatlerde Batı Şeria’da İsrailli bir yerleşim yeri nöbetçisi öldürüldü. Saldırganlardan biri olduğu belirtilen Filistinli ise evinde öldürüldü. Bölgeden aldığım bilgilere göre Nisan ayı başından beri yirminin üzerinde Filistinli sivil hayatını kaybetti.
Her şeye rağmen diğer Ramazan aylarına göre bu yıl çatışmaların seviyesi çok yükselmedi. Raam desteğinden mahrum kalma endişesi, Bennett Hükümeti’nin parçalı yapısı, Amerika ile ilişkilerdeki farklılaşma, Türkiye ile son dönemdeki temaslar İsrail’i aşırı sağ blokun tahriklerine rağmen önceki yıllara göre daha makul olmaya zorladı. Filistinlilerin de çatışma istemediği, sadece İsrail’in saldırganlığının caydırılmasını hedefledikleri görülüyor.
Ramazan aylarında büyük kalabalıkların etkisiyle kendisini daha güçlü hisseden ve özgüven toplayan Filistinlilerin İsrail güvenlik güçleri tarafından şiddetle baskılanmaya çalışıldığına şahit oluyoruz.
Tarihin sayfasından…
1922’de Milletler Cemiyeti’nde kabul edilen İngilizlerin Filistin mandası, egemen bir Yahudi devleti kurma hedefindeydi.
Manda belgesinde “Mandater devlet, Yahudi ulusal yurdunun kurulabilmesi için ülkede gerekli siyasi, idari ve iktisadi şartları oluşturmaktan sorumludur” ifadeleri yer aldı. Aynı belgeye “Yahudi ulusal yurdunun kurulması için Yahudi Ajansı oluşturulacak, bu ajans hükümete ülkenin geliştirilmesinde yardımcı olacaktır. Siyonist örgüt bu ajans olarak kabul edilecek ve Yahudi ulusal yurdunun oluşturulmasına istekli olan tüm Yahudilerin koordine edilebilmeleri için İngiliz hükümetiyle istişare halinde olacaktır” maddeleri eklendi.(1)
20.Yüzyılda Ortadoğu’da Yahudi etkinliğinin artmasında ve İsrail’in kuruluş sürecinde İngilizlerin katkısı net şekilde görülmektedir. Kaynaklarda Siyonizm’in iki önemli destekçisinin Balfour ve Churchill olduğu belirtiliyor.(2)
İngilizlerin Yahudileri destekleme motivasyonunun arkasında birçok faktör vardı. Amerika Birleşik Devletleri’ni savaşa sokma eğilimi ise majör etki yapmıştı.
Britanya’nın stratejik çıkarlarına Siyonist proje mükemmel şekilde hizmet ediyordu. Buna karşın Balfour Deklarasyonu’na Arapların tepkisi çok geç geldi. Arapların kendi içlerinde organize olamayışları bunun nedenleri içerisinde olsa bile bölgedeki bilgilerin sürekli manda yönetimi tarafından sansürleniyor olması Arapların aleyhine etki yaptı. İngiliz Birlikleri 1917’de Kudüs’ü işgal ettikten sonra, askeri rejim bildiri haberlerinin yayınlanmasını yasaklamıştı.(3) Bu durum İngilizler ile iletişimi iyi olan Yahudilerin çıkarına hizmet etmişti.
Kaynakça
1Yunus Can Polat, İsrail’de Hatırlama, İstanbul: Küre Yayınları, 2020, s. 354-356.
2Michael J. Cohen,Britain’s Moment in Palestine: RetrospectandPerspectives, 1917-1948, Routledge, 2014, s. 22.
3Rashid Khalidi,TheHundredYears’ War on Palestine, MetropolitanBooks, 2020, s. 20-21.