İngiliz hükümetine “İhvan” ayarı

Abone Ol

İngiliz hükümeti, Mısır’da darbenin ardından “terör örgütü” ilan edilen Müslüman Kardeşler Cemaati’yle ilgili hazırladığı raporun sonuçlarını geçen yıl aralık ayında yayınlamıştı.

Raporda Müslüman Kardeşler Cemaati’yle ilişkili olmanın “aşırılıkçılık göstergesi” olabileceği ancak teşkilâtın yasaklanmaması gerektiği belirtilmişti.

Dönemin İngiltere Başbakanı David Cameron, cemaatin bilinçli olarak şeffaflığı tercih etmediğini öne sürmüş ve “Müslüman Kardeşler’in bölümlerinin şiddet içeren aşırılıkçılıkla oldukça belirsiz bir ilişkisi var. Hem ideolojik, hem de örgütsel anlamda şiddet ve terörizmle ilişkilenen bazı kişiler ve gruplar için bir geçiş dönemi sağlıyor” demişti.

Müslüman Kardeşler Cemaati, raporun kabul edilemez olduğunu belirterek, İngiliz hükümetini Mısır’daki darbeyi desteklemekle suçlamıştı.

İngiltere’de önceki gece Müslüman Kardeşler ile ilgili yeni bir rapor yayınlandı.

Yeni raporun altında Avam Kamarası Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Crispin Blunt başkanlığında oluşturulan komisyonun imzası var.

Yeni rapor, “Müslüman Kardeşler şayet Mısır’da şiddeti destekleseydi Mısır bugün en çok şiddet olaylarının yaşandığı ülkeye dönerdi” diyerek özetle şu sonuçları içeriyor:

“- Siyasal İslamcılar kendilerini demokrat olarak nitelendiriyorlar. Demokratik hayata özgürce katılmalarının sağlanması gerekir. İngiltere Dışişleri Bakanlığı, İslamcılar’ın seçimlere katılımını Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da özgür seçimlerin temel niteliklerinden biri kabul etmeli.

– Siyasal İslamcı bazı partiler ve özellikle de Tunus’taki El Nahda Partisi, demokrasi kültürünü benimsemeye hazır olduklarını gösterdi. Seçimleri kaybedince yönetimi bıraktı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı demokrasinin daha geniş bir şekilde anlaşılmasını teşvik etmeli ve İslamcıların veya hasımlarının dışlayıcı tavırlarını eleştirmeli.

– İngiltere Dışişleri Bakanlığı askerin siyasetteki nüfuzunu İngiltere’nin değerlerine ters düştüğü için kınamalı. Bakanlığın Mısır’daki Adalet ve Özgürlük Partisi’nin devrilmesini destekler bir görüntü vermemesi gerekirdi. Bilakis Müslüman Kardeşler’in dışlanmasına ve seçimlere katılımının yasaklanmasına açıkça karşı çıkmalıydı.

– Müslüman Kardeşler’in Mısır’da ve Ortadoğu’nun başka bölgelerinde karşı karşıya kaldığı baskılar cemaatin tamamen şeffaf olmasına izin vermiyor. Bununla birlikte Müslüman Kardeşler gizli bir örgüt değil.

– Siyasal İslamcıların iktidardayken benimsedikleri politikalar çeşitlilik içeriyor. Bazıları son derece pragmatik davranırken bazıları daha katı olabiliyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı İslamcı bazı partilerin pragmatik tavrını diyalog için fırsat olarak görmeli.

– Özgür ve şeffaf seçimlerin İslamcı partileri geniş kesimlerden oy almak için daha esnek ve daha pragmatik politikalar ve görüşler benimsemeye teşvik edeceğine inanıyoruz.

– İngiltere Dışişleri Bakanlığı, siyasal İslamcı cemaatleri insan haklarını, özgürlükleri ve İngiltere’nin değerleriyle uyumlu sosyal politikaları koruyacak bir düşünceyi benimsemeye teşvik etmeli. Tunus’taki El Nahda Partisi bu yönde hareket eden cemaatlerin ilk örneğini teşkil ediyor.

– İngiltere Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmedi. Bu karara katılıyoruz. Fakat hükümetin cemaatin şiddeti benimsemeye hazır olduğuna inandığını görüyoruz. Oysa şu ana kadar Mısır’dan gelen kanıtlar cemaatin şiddeti benimsemediğini gösteriyor. Şayet şiddeti benimseseydi Mısır çok daha fazla şiddet olaylarının yaşandığı bir ülke olurdu.

– Tunus deneyimine dayanarak, siyasal İslam bazı ülkelerde ekonomik, sosyal ve siyasi kalkınma için demokratik bir alternatif ve fanatik inançlara karşı bir söylem olabilir.

– Siyasal İslamcıların büyük çoğunluğu şiddet olaylarının hiçbirine katılmıyor. Bu nedenle ve fanatizme karşı “koruyucu duvar” görevi gördükleri için DAEŞ ve benzeri fanatik örgütlerin saldırılarına ve eleştirilerine maruz kalıyorlar.

– Hiçbir siyasi hareket, mensuplarının tümünü kontrol altında tutamaz. Ağır tahrikler, haksız yargılanmalar ve siyaset yollarının kapanması bazı insanları fanatizme yöneltebilir.

– Siyasal İslam tek “koruyucu duvar” değil. Fakat İslam dünyasında vatandaşlardan büyük bir kesimin uğradığı haksızlıkları dile getirebileceği bir aracı teşkil ediyor.

– Bazı siyasal İslam cemaatleri bölgedeki siyasal şiddeti yeterince kınayamamış olsa da geçmişte olduğu gibi bugün de o şiddetin kurbanlarından biridirler. İngiltere Dışişleri Bakanlığı, siyasal İslamcılara yönelik olanlar dahil tüm insan hakları ihlallerine ışık tutmalı ve hepsini kınamalı. Mısır’daki siyasi ve toplumsal karmaşa görülmemiş bir boyuta ulaştı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı bu ülkede insan haklarına ve siyasal haklara saygı gösterilmesi için elinden geldiğince teşvikte bulunmalı.

– İki kez resmi olarak talep etmemize rağmen İngiliz hükümeti Müslüman Kardeşler raporunu vermemesi ve Sir John Jenkins’in komisyona sözlü ifade vermeyi reddetmesi bizi hayal kırıklığına uğrattı.

– Müslüman Kardeşler Cemaati’ni şeffaf olmadığı için eleştiriyoruz fakat aynı şey İngiliz hükümetinin cemaatle ilgili raporu için de geçerli. Soruşturmanın şeffaf olmaması hükümetin raporunu tartışmalı hale getiriyor. Soruşturmayı Dışişleri Bakanlığı’nın önde gelen diplomatlarından birinin yapmış olması da İngiltere’nin imajına zarar verdi.

– Hükümet bize soruşturmanın Müslüman Kardeşler Cemaati’ni anlamak için yapıldığını söylemişti. Fakat soruşturma sonuçlarının Mısır’da son dönemde gerçekleşen en önemli olayı, demokratik yollarla seçildikten bir yıl sonra cumhurbaşkanının askeri darbeyle devrilmesini göz ardı ettiğini üzülerek görüyoruz.

– Hükümetin raporunda cemaatin ellili ve altmışlı yıllarda maruz kaldığı baskılara işaret edilmiş olmasına rağmen darbe sonrası yaşananlara, Ağustos 2013’te çok sayıda göstericinin öldürülmesine ve hâlâ devam eden baskılara değinilmiyor.

– İngiltere’nin tüm diplomatlarına saygı duyuyoruz. Fakat hükümetin oluşturduğu soruşturma komisyonuna Sir John Jenkins’in başkanlık etmesi doğru bir karar değildi. Çünkü o dönemde Suudi Arabistan’da büyükelçi olarak görev yapıyordu ve bu durum soruşturmaya taraf yabancı bir ülkenin rapora müdahalesi olduğu izlenimi verdi.”

Müslüman Kardeşler Cemaati, İngiliz hükümetinin raporunu “yanıltıcı” bulan İngiliz Parlamentosu’nun bu raporunu memnuniyetle karşıladı ve raporun gerçeklere ışık tuttuğunu söyledi.

Önceki rapor, başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Müslüman Kardeşler Cemaati düşmanı Körfez ülkelerinin baskıları sonucu yayınlanmıştı.

Dolayısıyla bu son rapor hem İngiliz hükümetine ayar veriyor hem de Abu Dhabi’ye ve Mısır’daki darbe yanlılarına okkalı bir tokat atıyor…