Diriliş Postası Ankara Haber Merkezi
Eğitim-Bir-Sen’ in Türkiye genelinden üyeleri; Şube yönetimleri, İlçe temsilcileri, Kadınlar Komisyonu üyeleri ve Genç Memur-Sen temsilcilerinin katılımı ile Antalya’ da ‘11. Türkiye Buluşması’ programı düzenlendi.
Eğitim-Bir-Sen’ in faaliyetleri hakkında bilgilendirme yapılan programın açılış konuşmasında Başkan Yalçın, “İmani dirayet, şeytani ihaneti bitirdi” dedi.
Yalçın, özgürlükten, adaletten, huzurdan yana sorumluluk almaya devam edeceklerini vurgulayarak, “15 Temmuz işgal kalkışmasına, Pensilvanyalı Lawrence’in mankurtlarına karşı durduk. Hainlere had bildirmek için sağımıza ve solumuza bakmadan caddelere, meydanlara aktık. Tanklara meydan okuduk. Kurşunlara, bombalara, dipçiklere göğüs gerdik. Bir tarafta ‘1 dolar’lık çakalların ihaneti, diğer tarafta millet ve Eğitim-Bir-Sen’i zirveye çıkaranlar, ülkesini darbe ve işgal teşebbüsünden kurtarmak için gemileri yakanların cesareti. Sonuç mu? İmani dirayet, şeytani ihaneti bitirdi” diye konuştu.
“Çağa imzasını atan teşkilattır Eğitim-Bir-Sen”
Eğitim-Bir-Sen’ in sendikal alandaki rakipsizliğine değinen Yalçın, “Bu buluşma, bütün yetimlere, ‘biz varız, her zaman yakınınızda ve yanınızdayız’ demenin adıdır. Kurucu liderimiz Mehmet Akif İnan’ın, ‘Bir kurşun yağmuru altında kaldık/Anıtı dikilse korkusuzluğun’ mısralarında ifade ettiği ‘korkusuzluk anıtı’ hayata geçirilseydi, simgesi Eğitim-Bir-Sen olurdu. Sadece korkusuzluğun değil, bilginin, umudun, onurun, direniş ve dirilişin adı da Eğitim-Bir-Sen’dir. Kapitalizme, emperyalizme, siyonizme ve makyavelizme karşı fikirleriyle çağa imzasını atan teşkilattır Eğitim-Bir-Sen. İmzamızı atmaya da, mührümüzü vurmaya da devam edeceğiz” mesajını verdi.
“Zillet tohumlarını zihinlerden söküp atacak örgütlü kudret Eğitim-Bir-Sen’dir”
Ders kitaplarını ve müfredatı arındırmanın, FETÖ’nün kamuya yerleştirdikleri unsurları tahliye ve tasfiye kadar önemli olduğunu belirten Yalçın, “Kurumlardaki sızmayı bertaraf ederken, zihinlerdeki sızmayı es geçersek tarih tekerrür eder. Bunları kamudan, okullardan, sınıflardan temizlemek devletin ve milletin bekası için hukuki, siyasi zorunluluktur. Milletin, himmet diyerek cüzdanını, hizmet diyerek vicdanını gasbedenlerin zillet tohumlarını zihinlerden söküp atacak ilmi basiret de, fikri kuvvet de, örgütlü kudret de Eğitim-Bir-Sen’dir. FETÖ ise, Türkiye’deki ihanet unsurlarının şah damarı ve omurgasıdır” ifadelerini kullandı.
“FETÖ, Türkiye’deki ihanet unsurlarının omurgasıdır”
Türkiye’nin, özüne döndüğünü ve yeniden büyük Türkiye idealine inandığı bir devrin içinde olduklarını dile getiren Yalçın, “Emniyetten askeriyeye, adliyeden mülkiyeye, hariciyeden külliyeye her tarafa sızmış bir terör örgütünden bahsediyoruz. Bizim alanımızda da örgütlerinin unsurları vardı ve hâlâ da var. Eğitim, FETÖ için örgüte insan devşirme kompartımanıdır. Ders kitaplarını ve müfredatı arındırmak, en az kamuya yerleştirdikleri unsurları tahliye ve tasfiye kadar önemlidir. Kurumlardaki sızmayı bertaraf ederken, zihinlerdeki sızmayı es geçersek tarih tekerrür eder. Bunları kamudan, okullardan, sınıflardan temizlemek devletin ve milletin bekası için hukuki, siyasi zorunluluktur. Milletin, himmet diyerek cüzdanını, hizmet diyerek vicdanını gasbedenlerin zillet tohumlarını zihinlerden söküp atacak ilmi basiret de, fikri kuvvet de, örgütlü kudret de Eğitim-Bir-Sen’dir. FETÖ ise, Türkiye’deki ihanet unsurlarının omurgasıdır. Çaldıkları uçaklarla millete alçakça bomba yağdırdılar ama millet meydanı onlara bırakmadı, Elhamdülillah. Türkiye’nin dirilişi biiznillah sürecek, küresel emperyalizme karşı direniş her geçen gün büyüyecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye 15 Temmuz sonrası, öncesinden daha güçlüdür” şeklinde konuştu.
“Terörle bağı olan üyemiz değil, babamızın oğlu da olsa sahip çıkmayız”
“Kamuda teröre bulaşanların tasfiyesini devletin zayıflaması olarak görenler var” diyen Yalçın, şunları söyledi:
“Fakat onlar yanılıyorlar. Türkiye, terörle mücadelesini artırdıkça, bu sesler kısılacaktır. Yeter ki kararlı olunsun. 15 Temmuz faillerine, irtibatlılarına merhamet etmek, şehitlere, yetimlerine, gazilere ihanet etmek demektir. Olağanüstü hal sonrasında çıkarılan KHK’lar ve kamudaki ihraçlar, sendikamızın gündemini etkiledi, biliyorum. ‘Bu arkadaş masum, bu makul bir insan’ beyanlı talepler geliyor teşkilatlarımıza. Dostlarımız, komşularımız devreye giriyor. Hakkında hata yapılmış, yanlış verilerle görevden alınmış, ihraç edilmiş olanlar olabilir mi? Evet, olabilir. Biz bir hak arama örgütüyüz. Bir masumun mağdur olmaması için elimizden geleni yapar, hakkı teslim edilene kadar uğraşırız. Uğraşmaya kendimizi sorumlu sayarız. Fakat süreci sulandırmaya, siyasi bağnazlıklarına ülkeyi meze yapmaya çalışanlar var. FETÖ’cü gri propaganda maalesef devam ediyor. Hatayla görevden uzaklaştırılanların ve yanlışlıkla ihraç edilenlerin iadesi mümkündür. Bunun için herkese sorumluluk düşüyor. Tasfiyedeki kararlılık, masumun hakkını teslimdeki tutarlılıkla desteklenmelidir. Biz ilkesel duruşumuzu sürdürüyoruz. Terörle bağı olan üyemiz değil, babamızın oğlu da olsa sahip çıkmayız. Ama bir masumu mağdur eden babamız da olsa karşı çıkarız.”
“Müfredat raporumuzu Ekim ayı içerisinde kamuoyuyla paylaşacağız”
Yalçın, eğitim sisteminde olmaması gerekenleri tespit ederken kararlı olduklarını hatırlatarak, “Şimdi eğitim sisteminde olması gerekenleri tespit, tahlil etmek durumundayız. Müfredat bize ait değil diyorsak, bize ait müfredatın en azından genel kodlarını ortaya koymalıyız. Nasıl olmamız gerektiği konusunda cümle kuruyorsak, ne durumda olduğumuzu da bilmeliyiz. Hayalimizi resmediyorsak, mevcudun fotoğrafını ortaya koymalıyız. Tam da bu amaçla kollarımızı sıvadık. ‘Ne yapmalıyız’ı sorguladık. Madem eğitim bizden sorulur diyoruz, öyleyse bizim verilerimizi, bizim analizlerimizi derli toplu ortaya koyalım dedik. Başka mahfillerin hazırladıkları veri, analiz ve değerlendirme mahkûmiyetinden kurtulalım dedik. Duruşumuzu değiştirmeden durumumuzu değiştirmeye talip isek, Mevlana’nın ‘Kuru duayı bırakın. Ağaç isteyen tohum eker’ öğüdüne uyarak Eğitime Bakış 2016: Eğitim İzleme ve Değerlendirme raporu, müfredat raporu, yükseköğretim raporu hazırlama kararlarını aldık. İlk çalışmamızı tamamladık ve kısa süre önce kamuoyuyla paylaştık. Evrensel kriterleri de gözeterek yerli ve milli bir gözle Türkiye’nin eğitim sisteminin fotoğrafını çektik. Verileri derli toplu, analizleri ve değerlendirmeleri objektif bir zeminde bir araya getirdik. Sonuç, tarafsızların beğenisini, taraflıların kıskanmasını kazanmış bir rapor. Ter akıtırsanız karşılığını alıyorsunuz. Kurumlar, eğitimle ilgili zirve kimlikler, rapordan yararlanmak istediklerini söylediler. Ayrıca bu neviden başka raporumuz olup olmadığını soruyorlar. Sırada, müfredat raporumuz var. Bu raporumuzu da Ekim ayı içerisinde kamuoyuyla paylaşacağız. İnanıyorum ki, müfredat raporu da ses ve sonuç getirecek. Yıllardır böyle müfredat olmaz demiştik. Yakında müfredat böyle olmalı diyeceğiz. Daha sonra ülkemizin kanayan yarası, yılların vesayet aparatı yükseköğretimi masaya yatıracağız. İşi, bilenin yaptığı, yapamayanın çamur atmakla iştigal ettiği sendikacılık alanında nasıl Eğitim-Bir-Sen’i zirveye çıkardıysak, eğitimde de ülkemizi zirveye çıkarmalıyız. En büyük sendikayız, en doğru duruşa sahibiz. Fikir dünyasında aidiyete dayalı coşku iş görebilir fakat gerçek dünyada ehliyete dayalı azim gerekir. Fikrimizi ehliyetle buluşturmazsak, kürsülerle sınırlı bir sefer yolculuğuna mahkûm oluruz. Oysa biz kürsülerden gerçeği haykırmanın ötesinde hakikatimizi küresel zemine taşımak istiyoruz. Biz, buna talip olup yola çıktık. Eğitim-Bir-Sen olarak, bu hakikatin gereklerini bihakkın yerine getirdiğimizde galip olduğumuzu söyleyebiliriz. Biz ‘en büyük sendika olmak’ için değil, ‘’en doğru sendika olmak’ için yola çıktık. Doğru duyuştan, doğru duruştan, doğru görüşten sapmayacağız” diye görüş bildirdi.
“Ümmetin emek örgütüyüz”
Yalçın, sendikal mücadelede çeyrek asra adım attıklarını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugünlere bariyer ve barikatları aşa aşa geldik. Teşkilatımızın emek ve ömür verenleri, yoklukta sabrı, varlıkta fedakârlığı, zorlukta cefakârlığı devreye soktular. Davalarına sadık kaldılar, ahitlerine vefa gösterdiler. Biz de aynı rotayı takip ediyoruz. Vefayı değişmez rotamız olarak görüyoruz. Değerlere vefanın yanında kişilere vefayı da önemsiyoruz. İşte bu yüzden kuruluşumuzun 25. yılını ‘vefa yılı’ olarak ilan ettik. Bu yıl, 11-12 Şubat 2017’de çeyrek asırlık mücadelenin ikinci vefa buluşmasını düzenleyeceğiz. Kuruluş günümüz olan 14 Şubat hafta içine geldiği için bütün şubelerimizde o gün vefa programları icra edilecek. Eğitim-Bir-Sen olarak vefa sorumluluğumuzu sadece ülkemizle, teşkilatımızla sınırlı tutmadık, tutmuyoruz. İslam dünyasında bizimle iş birliği, yol ve yön birliği için heyecanlananlar var. Farklı inanç ve dünya görüşüne sahip olup Eğitim-Bir-Sen’i tanımak, bilmek isteyenler var. Evet, biz yerlilik ve millilik noktasında Türkiye’nin, inanç ve medeniyet noktasında ümmetin emek örgütüyüz. Fakat bildiklerimizi, yaptıklarımızı, hayallerimizi sadece Anadolu coğrafyasıyla, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika ile sınırlı tutamayız. Bu yüzden, Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya bütün kıtaları ilgi, etki ve eylem alanımız olarak kabul ediyoruz. 27 ülkeden 40’a yakın sendika ile ikili görüşmeler yaptık, eğitim ve işbirliği anlaşmaları imzaladık. İş birliği potansiyeli üretiyor, anlaşmalar imzalamaya, dünyayı tanımaya, dünyanın da bizi tanımasına gayret gösteriyoruz. Bu türden ilişkiler meyvelerini verdi. 11 Ekim’de, İstanbul’da Filistin’e destek temalı bir uluslararası organizasyon düzenliyoruz. Hemen akabinde de ‘Dünya Buluşması’ niteliğinde 56 ülkeden 70’in üzerinde konfederasyonla, çoğu konfederasyon başkanı olan 117 sendikacıyla gerçekleşecek ‘İslam dünyasında sendikacılık’ uluslararası sempozyumunu Memur-Sen olarak gerçekleştireceğiz.”
“Sözleşmeli öğretmenlik sorunlara, mülakat adaletsizliğe neden olur”
Yalçın, iyiyi ve doğruyu inşa yolculuklarında çağa damga vurmayı hedeflerken, sendikal gündemlerine dair gelişmeleri, değişimleri ıskalamadıklarına dikkati çekerek, “Eleştirel akılla, yapıcı bir üslupla yanlışlara itiraz etmeye, doğruları ifade etmeye devam ediyoruz. Eğitimin insan-insan temalı ve temaslı bir hizmet ve hikmet zemini olduğunu söyleyegeldik. Öğretmenin huzurlu olmadığı, güvencesiz olduğu bir eğitim sisteminin öğrencilerin beklentilerini karşılayamayacağı tespitindeki ısrarımız sürüyor. Öğretmen ihtiyacı karşılanmadan, toplumun öğrenme ihtiyacı bihakkın karşılanamaz diyerek, öğretmen açığı giderilsin dedik. Öğretmen ihtiyacını gidermeye dair adımlar atıldı, atılıyor. Adım atma iradesinin doğruluğunu takdir etmeye hazırlanırken, adımın hatalı yöne atılmasının yanlışlığını ifade etmek zorunda kaldık. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yanlışa, mülakat uygulamasının yangına sebep olacağını defaatle dile getirdik. Uyarımıza kulak kapatılmıştı. Şimdi sözleşme ve mülakat noktasında yaşanan sorunlar sekiz sütuna manşet yapılıyor. Her konuyu kaos malzemesi yapmak isteyen fitneciler çetesinin akbabaları da bu kitlenin etrafında kanat çırpıyor. ‘Sözleşmeli öğretmenlik sorunlara, mülakat adaletsizliğe neden olur’ uyarımızın gereği yapılsaydı, ne enerji ne de zaman kaybı yaşardık. Çözüm basit. Yol yakınken dönülmeli ve kadrolu öğretmenlik tek seçenek olarak hayata geçirilmelidir. Mülakata da gerek yok. Kadrolu istihdamda adaylık sürecinde öğretmenlik alanına yönelik bir mülakat yapılıyor zaten” yorumunda bulundu.
“İmzamızın gereğini yapmak zorunda kaldılar”
Dönem Toplu Sözleşme’de kazandıklarının alanda kendilerini ne kadar rahatlattığına işaret eden Yalçın, şu ifadeleri kullandı:
“Kazanımlarımızın, çözümlerimizin rakiplerimizi ne kadar gerdiğini ve gerilettiğini, MEB’i, YÖK’ü, KYK’yı ve diğer kurumları ne kadar rahatlattığını hep beraber yaşadık. Bununla birlikte, toplu sözleşmeye, eğitim çalışanlarına kazandıran hükümlere dava açan kurumları, bu kurumlara destek veren ‘sendikamsı yapıları’ da hep birlikte gördük. Bu kadar da olmaz diyerek, toplu sözleşme hükümlerini uygulamakta nazlanan bürokratlara, hem merkezde hem yerelde tanıklık ettik. Sonuçta ne oldu? İmzamızın gereğini yapmak zorunda kaldılar. Sadece toplu sözleşme hükümlerini uygulamakla kalmadılar, toplu sözleşmeyle oluşturduğumuz baskı kaynaklı yeni kazanımlara da ‘evet’ demek durumunda kaldılar. Müdür yardımcılarının nöbet ücreti, okul öncesi öğretmenlerimizin nöbet ücretleri bu kapsamda hayata geçti. Masada oturarak değil, sahada ter dökmek gerekiyor.”
“Yetimlerin yüzlerine yansıyan tebessümü paylaşmayı hedefliyoruz”
İnsani duruşlarıyla yetimlere sahip çıktıklarını, insan merkezli ve hizmet sendikacılığı noktasında zirvede olduklarını savunan Yalçın, şu bilgileri paylaştı:
“Ancak biz, sendikacı olmanın, kamu görevlisi olmanın, sivil toplumcu olmanın ötesinde ve öncesinde insanız. İnsani bakışımız, insanı merkeze alan yaklaşımımız bizi zirveye, insan merkezli bir zaviyeye taşıyor. Bu kapsamdaki en önemli faaliyetlerimizden, en önemli hedeflerimizden biri yetimlere sahip çıkmak, yetimlerle hemhal olmak, ‘Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var’ hedefiyle, ülkemizin yüz akı İHH ile birlikte bu konuda yola çıktık. Hayata geçirdiğimiz projeyle el verdiğimiz çocuklar, önce insani duruşumuza istikamet veriyor. Bugün bu proje kapsamında kendilerini gönlümüzde misafir ettiğimiz kardeşlerimizi burada misafir ediyoruz. Yüzlerine yansıyan tebessümü paylaşmayı hedefliyoruz. Bu hedef için ilk adımı atmalı, bugün ulaştığımız 24 bin çocuğumuza yenilerini eklemeli ve kardeş sayısı ilk etapta 50 bine çıkarmalıyız. Evet, işte budur insan diyen sendikacılık. Sendikayı yetime sahip çıkma aracına dönüştüren insanlık budur.”
İşin hakkını vermeyi de, işi yapanın hakkını almayı da önemsiyoruz
Kuruldukları günden bu yana ‘kuruş değil, duruş sendikacılığı’ yaptıklarını aktaran Yalçın, “Bunu söylerken kuruşa önem vermediğimiz sanılmasın. Aksine, işin hakkını vermeyi önemsediğimiz gibi, işi yapanın hakkını almayı da önemsiyoruz. Her ikisini hakkıyla yerine getirmeyi önemli ve değerli görüyoruz” dedi.
Yeni hedef, 500 bin üye
Eğitim-Bir-Sen’e 60 bin yeni üye kazandıran şube başkanlarına, yönetimlerine, ilçe ve işyeri temsilcilerine teşekkür eden Yalçın, geçen yıl 400 bini aşan Eğitim-Bir-Sen tablosunu oluşturduklarını, şimdi ise hedeflerinin ‘500 bine ulaşan Eğitim-Bir-Sen’ tablosuyla kendi rekorlarını kırmak olduğunu duyurdu.
“Şehitlerimizi, gazilerimizi aklımızdan çıkarmamalıyız”
Yalçın, 15 Temmuz şehitlerinin ve gazilerinin akıldan çıkarılmaması gerektiğine vurgu yaparak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hak onlara şehadet makamı, gazilik rütbesi ikram etti. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimize, ülkesi ve milleti için PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadele ederken şehit olan millet evlatlarına Yüce Mevla’dan rahmet diliyorum. FETÖ, PKK, DAEŞ, DHKP-C başta olmak üzere, terör örgütlerinin kirli eylemleriyle gazi olanlara Yüce Allah’tan şifa diliyorum. Şehit yakınlarımıza ve gazilerimize sahip çıkmak için açılan kampanyaya 1 milyon lira bağışta bulunmamızı sağlayan teşkilatımıza yürekten teşekkür ediyorum. Bu duygularla, ‘gidilmeye değer hiçbir yerin kestirmesi yoktur’ idrakiyle sendikacılıkta yeni ufuklara, insanlık için yeni umutlara kapı aralayan, erdemiyle çağı kuşatmak için ter döken teşkilatımızı, başkanlarımızı, yol arkadaşlarımızı, siz değerli hikmet yolcularını saygıyla selamlıyor, süreci zahmet, sonu rahmet olan soylu mücadelemizde Yüce Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum.”
Başkan Yalçın’ ın konuşmasının ardından, plaket takdim töreni yapıldı. Daha sonra teşkilat eğitimine geçildi.