İmam Hatiplilerde ve İmam Hatip sevdalılarında gittikçe yükselmekte olan bir takım rahatsızlıklar söz konusu.
Bardağın dolu tarafı malum, herkesçe görülüyor, biliniyor ve takdir ediliyor. Her fırsatta onları zaten ifade etmeye çalışıyorum. İmam Hatip meselesine en ufak bir katkı veren de azamisini vermeye çalışan da milletin takdirine mazhar oluyor. Yıllar geçse de hep hayır ile yâd edilecek.
“Her doğru her yerde söylenmez” fikrinde olan biri olarak yine de kullanacağım kelimeleri ihtimamla seçmeye çalışacağım. Bire bir görüştüğüm Türkiye’nin çok farklı yerlerinde yaşayan İmam Hatipli dostlarımın hissiyatlarını gündeme taşımanın de bir mecburiyet olduğunu düşünüyorum.
Belki birileri “İmam Hatip muarızlarına fırsat/koz veriyorsun” diyerek “günah keçisi” ilan edecekler ama benim de duyduğum bu rahatsızlığı herkesin okuyabileceği/duyabileceği bir ortamda yüksek sesle ifade etmemin bir gereklilik oluğunu düşünüyorum.
Bazı şeylere yeterince güçlü itiraz edilmeyince, ifade edilmeyince yapılanlar doğruymuş kanaati hakim olmaya başlıyor. Bu konuda yetkili olanlarla birebir görüşmelerde dile getirilen bu hususlar her ne hikmetse hiç gündeme gelmemiş, olmamış, yaşanmamış muamelesi görüyor.
Bunları ifade edelim ki birileri “Ben ne yaparsam yapayım oluyor, kimse de itiraz etmiyor” fikrine kapılmasın.
İmam Hatipliler, İmam Hatipçilerden, İmam Hatipli geçinenlerden, İmam Hatip’ten geçinenlerden rahatsız.
“Birilerinin hedefi olum” endişesi ile dile getirilmemesi gerçeği değiştirmiyor.
Yıllarca enselerinde boza pişirilen, parya muamelesi gören İmam Hatipliler elde edilen kazanımların heba olup gitmesinden son derece endişeli. Azımsanmayacak bir kesim de bu durumun ilâ nihâye sürmeyeceği kanaatinde.
İmam Hatipliler, bünyeye asla girmemesi gereken “haset/çekememezlik” virüsünün gittikçe yayılmasından ve yaygınlaşmasından rahatsız.
İmam Hatipliler, ‘İmam-Hatip’i bir sevda ve dava yapan nice isimsiz kahramanlara inat “rol çalma ve rol kapma” yarışına girip bunu kartvizitine eklemeyi marifet sananlardan rahatsız.
İmam Hatipliler “gel deyince gel, git deyince git” tavrından ve masa veya vitrin dekoru muamelesinden; George Orwell’den miras kalan tabirle “İmam Hatipliler eşittir ama bazı İmam Hatipliler daha fazla eşittir” uygulamasından da rahatsız.
İmam Hatipliler birilerinin “mekân sahibi benim”, “Bu dava benden sorulur”, ‘Bir de hesap mı vereceğim”, “Ben yaptım oldu” tavrından/tekelleştirmesinden ve de racon kesmesinden rahatsız.
İmam Hatipliler “İmam-Hatip”e bir maymuncuk ve kalkan işlevi yüklenmesinden rahatsız.
İmam Hatipliler “şöhret/fenomen” olma hastalığına kapılmış İmam Hatipçilerden rahatsız.
Bir konuda herkesin memnun olmasını beklemek elbette doğru değil. Aynı hususta serzenişler çoğalmaya başlamışsa bunu da iyi tahlil etmek gerekir. Literatüre yeni kazandırılan “Huzursuz İmam Hatipliler” var. Bu giderilmezse kronikleşecek.
Bu arada “Reis’in tüm bunlardan haberi yok mu? Neden müdahale etmiyor?” diye soran çok sayıda mezun derneği başkanı var. Bu soruların cevabı bende yok. O konumlarda değilim.
“İmam Hatipler neden paylaşılamıyor?” sorusunu da başka bir zaman ele alırız inşallah. Gönlünüzden güzellikler eksik olmasın.